Divriği’de Bir Konak: Ayan Ağa Konağı | ÇEKÜL

Divriği’de Bir Konak: Ayan Ağa Konağı

Yazan: Y. Metin Keskin - ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Yüksek Mimar

Çizim ve Fotoğraflar: Y. Metin Keskin

Yerel Kimlik Dergisinin 66. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 22-27)

Divriği evleri Anadolu’nun geleneksel konut mimarlığında, özgün plan düzeni, cephe kuruluşu, mimari unsurları ve yerleşim dokusuyla tarihsel öneme sahiptir. Selçuklu yapı geleneğine kadar uzanan etkiler, evlerin plan düzeninden özgün mimari unsurlara kadar bütün değerleriyle izlenir. Evlerin gelişme süreci içerisinde, biçimlenişinde ve plan kurgusunda 20. yüzyıla gelinceye kadar kırsal yaşam biçiminin önemli etkisi vardır. Yüksek avlu duvarlarının arkasında, müştemilatı, tandırı, kuyusu, ahırı, bostanı, meyve ağaçları ile birlikte planlanan evler, içe dönük günlük yaşamı geçerli kılmıştır. Geleneklerin içe dönük yaşamı şekillendirdiği, kırsal etkinin evlerin kullanımına yansıdığı dönemlerde, avluları birbirinden ayıran komşu bahçe duvarları üzerinde açılan “komşu kapıları”, ortak yaşamsal ilişkilerin mimarideki yansımasıdır.

Geleneksel Divriği evlerinin önemli örneklerinin başında gelen Ayan Ağa Konağı, bütünlüğünü koruyamamış, özgün özelliklerini bir ölçüde yitirmiş olsa da, dönemin yerel mimari üslubunu günümüze taşıması açısından özenle incelenmesi, bütünlüğünü yansıtacak ölçekte korunması ve yaşatılması gereken mimari değerdir. Konağın Anadolu konut mimarisi kapsamında yalnızca bir mimari miras olarak değerlendirilmemesi gerekir. Ayan Ağa Konağı, dönemin Divriği’de hüküm sürmüş bir derebeyinin kimliğinde, yaşamsal özellikleri, gelenekleri, anıları yaşatır, hikâyeleri gizler. Ayan Mehmed Ağa için bugün bile anlatılan hikâyeler, konağın her köşesinde, kimi zaman heybetle yükselen başodanın zengin mimarisinde, kimi zaman gizli, karanlık, penceresiz hücrelerin feodal kimliğiyle karşınıza çıkar. Hâlâ geleneksel dokusunu koruyan sokak boyunca mütevazi Divriği evlerinin arasından yükselen Ayan Ağa Konağının görkemli ölçeğiyle vurgulanan etki, aynı zamanda Ayan Mehmed Ağa’nın zengin ve kudretli kimliğinin mimariye yansıyan biçimidir.

Ayan Ağa Konağı günümüzde her biri birbirinden ayrılmış, özgün kullanımında ise birbirleriyle mekânsal ilişkileri bulunan bir yapılar bütünüdür. Yapısal birimler incelendiğinde bu yapılar topluluğunun ana bölümler olarak, selamlık, mabeyn dairesi, harem dairesinden oluştuğu, zemin katın ise ahır, samanlık, mutfak, kiler ve depo gibi servis birimlerine ayrıldığı görülür. Divriği evlerinin özgün mekânı olan toyhane de harem dairesinde, zemin katta yer almaktadır. Selamlık ve mabeyn dairesi arasında kalan, altta samanlık ve ahırın, üstte selamlık bölümünün devamı olan divanhanenin bulunduğu bölüm yıkılmıştır. Üst kat plan şemasının özgün durumu değerlendirildiğinde yapılar bütününün bir ucundan diğerine, sofalarla, hayatlarla ilişkilendirilmiş uzun bir koridor ile ulaşıldığı izlenir. Necdet Sakaoğlu, Divriği evleri için çok değerli bir kaynak olan Divriği’de Ev Mimarisi adlı kitabının bir bölümünde bu konuya evin en yaşlı torunu olan Sabriye Ayanoğlu’nun sözleriyle  açıklık getirmiştir: “Çocukluğumuzda bir baştan girer, öbür baştan çıkardık. Ama, uzun yollardan, karanlık merdivenlerden, sayısız kapıdan geçerek. Bu bize, komşuya gitmiş kadar zevk verir, öbür taraftaki aile yakınlarımıza kavuşur, bir süre sonra tekrar aynı yollardan dönerdik. Sonraları, amcamlar, ayrı ayrı bozdular. Herbiri kendi hissesini ayırdı”. Günümüzde konağın ana parçalarını oluşturan bölümler mülkiyet kavramı çerçevesinde duvarlar örülerek birbirlerinden ayrılmıştır.

Ayan Ağa Konağının selamlık dairesi, bazı mekânlarına müdahale edilmiş, mabeyn dairesi ile arasında kalan bölüm yıkılmış olsa da, başodası ve yaz odası ile iyi korunmuş durumdadır. Yakın geçmişte onarılmış olan selamlık dairesinin, başodası ve geçmişte ahır olarak kullanılan bölümü, konakla ilgili fotoğrafların ve konağa ait yapısal unsurların sergilendiği bir mekân olarak düzenlenmiştir. Selamlık bölümünden günümüze, alt katta ahır, üst katında ise sofasından geriye kalan bölümü, başodası, yaz odası ve kahve ocağı kalmıştır. Sofaya çıkıştaki ahşap merdiven ve yerel deyişle ayakcakbaşı, yapının onarımdan geçirildiği dönemde bozulmuştur, özgün değildir. Başoda selamlık bölümünün en görkemli odasıdır. Bir cephesiyle avluya, diğer cephesiyle sokağa açılır. Başodaya girişte, aşağı sekide, bitkisel motiflerle donatılmış, tavana kadar yükselen, gösterişli bir çiçeklik nişi ve çiçekliğin iki yanında kavukluk dizisi yer alır. İşlevsel bir plan kurgusu, başodasını küçük bir kapıyla kahve ocağına bağlar. Başodanın çıkmalarla sokağa taşınan görkemli etkisi odanın içinde de kendini gösterir. Kuşkusuz bu etkinin en önemli unsurlarından biri, mekânı bütünüyle örten, özenle işlenmiş, ahşap bezemeli, ortasında büyük bir göbek bulunan ahşap tavandır. Mekânı çepeçevre saran sedirin üst sınırında, birbirlerine yakın olarak sıralanan bir dizi kapaklı pencere, odayı sokak ve avluya taşır. Pencerelerin kapakları örtüldüğünde, revzenlerin rengarenk camlarından süzülen gün ışığı, loş odayı renklerin çeşitliliğiyle boyar.

Kapsamlı bir mekânsal değişimden geçirilen mabeyn dairesinin özgün plan düzeni bozulmuştur. Geniş cephesiyle avluya, dar cephesiyle ahşap payandalar üzerinde taşınarak sokağa açılan yaz odası, onarılmış olan tavanı dışında, alçı süslemeli ocağıyla özgün mekânsal çizgisini korumaktadır. Zemin katın özgününde anbar olan mekânı avluya açılan bir kapıyla odaya dönüştürülmüş, üst kat ile bağlantı kurulmuştur.

Harem dairesinin mabeyn arkasında kalan bölümü ara sokaktan sağır, cüsseli bir duvarla ayrılır. Sokağa kapanan duvarın arkasında ise yarı açık hayat, bahçe cephesinden taşan çokgen planlı köşküyle doğaya, yeşilin bütün tonlarını taşıyan geniş bahçeye açılır. Geçmişte belki de konağın en canlı mekânı olan hayatın zarif çizgili, ahşap sütunçeli, parmaklıklı, pencere üstleri kemerli köşkü bugün harap durumdadır. Harem dairesinin doğu ucu ile mabeyn arasındaki bölümünün üst katı yakın zamanda çökmüştür. Bu bölümde üst kat yarı açık hayat ve odalara ayrılmış, alt kata ise odalar, toyhane, mutfak ve ambar yerleştirilmiştir.

Hayat bölümünün hemen altında, geçmişi yüzyıllar öncesine uzanan geleneğin devamı olan toyhane, tavanının bir bölümü çökmesine karşın mekânsal olarak iyi korunmuş durumdadır. Divriği evlerinin çoğunda bulunan “toyhane” geleneği, Selçuklu Döneminden günümüze uzanan mekânsal sürekliliğin mimari yansımasıdır. Ayan Ağa Konağında incelikle işlenmiş kapakların örttüğü yüklük içindeki gizli geçidiyle gizemli hikâyeleri hayal ettiren toyhane, bölümlerini sınırlayan sekizgen sütunçeleri, alçak ahşap parmaklıkları, ay-yıldızlı çiçeklik nişi ve orta göbekli ahşap tavanları ile günümüze ulaşabilmiş özgün toyhane örneklerinin başında gelmektedir.

Harem dairesinin doğu ucundaki bölümü ise alt ve üst katıyla konut olarak planlanmıştır. Alt katın bir bölümünde çalışanlara ait odaların olması gerekir. Harem dairesinin en ilgi çekici bölümlerinden biri ise bugün tümüyle yıkılmış olan ev hamamıdır. Divriği evlerindeki benzer örnekler ve konakta yaşayanların anlattıkları doğrultusunda, cepheden taşkın yapan tek hücreli ev hamamına geçilen oda, klasik hamam kullanımındaki camekân bölümü yerine geçmekteydi.

1960’lara kadar harem dairesinin orta sofası çıkma yaparak cepheden taşar, yüksek kemerli pencereleriyle geniş avluya açılırdı. Haremin odaları ve sofası, rengârenk camlı tepe pencereleri, göbekli, çarkıfelekli ahşap tavanları, alçı çiçeklikleri, bezemeli, yaşmaklı ocakları ile selamlık ile yarışan güzellikteydi. Bir cephesiyle avluya, diğer cephesiyle sokağa cephe veren yaz odası ise, çarkıfelekli tavanıyla harem dairesinin en gözde mekânıydı. Günümüzde mekânsal boyutlar korunmasına karşın, sofanın ve odaların özgün tavanları yok olmuş ya da yenileriyle değiştirilmiş, yaşamsal incelikler taşıyan mimari detaylar kaybolmuştur.   

Ayan Ağa Konağının Geleceğe Taşınması Hakkında

Ayan Ağa Konağının yıkılmış bölümlerinin tamamlanması, yıkılmakta olan bölümlerin onarılarak restitüsyon önerisi doğrultusunda ve restorasyon ilkelerine bağlı kalınarak ayağa kaldırılması, her boyuttaki kapsamlı çalışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Konağın çok parçalı yapılar bütününün bozulmuş olan birlikteliğinin yeniden kurularak, özgün mimarisiyle bir konaklama kompleksi olarak işlevlendirilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda üst katların konaklama birimlerine, zemin kattaki mekanların servis birimlerine ve ortak kullanıma ayrılması, anı mekânlarının özenle korunması projenin işlevsel boyuttaki kararlarıdır. Bu kapsamda konağın selamlık başodası ve özgün toyhanesi anı mekânları olarak korunacaktır.  

Ayan Ağa Konağının çok kapsamlı bir konaklama kompleksi olarak geleceğe taşınması çerçevesinde, komşu parselde konağın konaklama işlevine destek olacak toplantı, gösteri, sergi işlevlerini üstlenen, çağdaş çizgide, tek katlı bir oditoryum yapısı planlanmıştır.

Konağın bir dönem endemik bitkiler ve meyve ağaçlarıyla donatılmış bahçesinden ve bostanından geriye kalan meyve ağaçları konağın çevre verileriyle birlikte korunması gereken doğal varlıklarıdır.   


Küçük bir not;

Ayan Ağa Konağının yaşatılması ve Divriği konut mimarlığının bir dönemi anılarıyla birlikte koruyan en değerli örneklerinden biri olarak geleceğe taşıması kapsamında yapılan çalışmalar, yıllar öncesinde Prof. Dr. Metin Sözen önderliğinde başlayan, ÇEKÜL Vakfı bünyesinde gelişen ve bir bölümü yaşama geçirilen Sivas ve Divriği’deki koruma çalışmalarının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Konağın yaşatılması kapsamında Prof. Dr. Mahir Tevrüz’ün çok değerli çabaları, Necdet Sakaoğlu’nun yıllardır süren çalışmaları ve yayınları, Dünya Mirası Divriği Mengücek Vakfının ve duyarlı Divriğililerin yereldeki katkıları, bu çerçevede gerçekleştirilen proje çalışmalarıyla birlikte konağın korunmasına yönelik umutları canlı tutmaktadır.