Çok Katmanlı Kentlerde Koruma: Side Örneği | ÇEKÜL

Çok Katmanlı Kentlerde Koruma: Side Örneği

Ahmet Onur Altun - ÇEKÜL Vakfı Anadolu Araştırmaları Koordinatörü, Şehir Plancısı

Yerel Kimlik Dergisinin 64. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 32-37)

Venedik Tüzüğü ile benimsenen “bütün dönemlerin izlerine saygı” ilkesi, beraberinde orijinal eserin korunarak tamamlanması uygulamalarını getirdi. Side Apollon Tapınağı restorasyonu bu ilkeye iyi bir örnektir. Side Antik Kentinin Koruma İmar Planı ile Dönüşümü Projesi ile geleneksel dokunun ve antik kentin koruma planı kararlarıyla birarada korunmasını sağlandı.

Anadolu; tarihte görülen ilk yerleşimlerden bugüne çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, hem somut hem de somut olmayan kültürel mirası ile dünyanın en zengin coğrafyalarından biri. Bugün içinde yaşadığımız kentlerin pek çoğu, kelimenin iki anlamıyla da bu mirası temel alıyor; kültürel devamlılık veya yıkıntıların üstüne kurulmuş olma. Yaşadığımız alanlarda farkında olduğumuz ya da olmadığımız, yer altı ve yer üstünde pek çok kültürel miras ögesi katmanlar halinde birarada bulunuyor.

Kentlerin Planlanması

Kentler büyürken ve yeni mekânsal planlar oluşturulurken bunların pek azı kentle iç içe olan tarihi ve kültürel mirası göz önünde bulunduruyor. Kent planlama süreci birden fazla disiplini barındıran, çok değişkenli ve çetrefilli bir süreç. Yeni planların üretilme aşamasında geçmişin izlerini korurken birden fazla kültürel katmanı da bu denklemin içine yerleştirerek çözüm üretmek, kolay bir iş değil. Gerek kültürel miras konusundaki farkındalığın yetersiz olması gerek mekânsal planlar hazırlanırken ortaya çıkan pek çok siyasi, ekonomik ve toplumsal sorun, kültürel mirasın bu sürece dâhil edilmesini zorlaştırıyor. Çoğu zaman, özellikle de arkeolojik miras söz konusu olduğunda, farklı dönemlere ait katmanlar mekânsal planların hazırlanma sürecinde dikkate alınmıyor, konunun ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği düşünülüyor. Buna ek olarak plansız gelişme, altyapı çalışmaları, rant kaygıları ve doğal alanların tahrip edilmesi de bu tarihsel birikimin zarar görmesi ve nihayetinde yok olmasıyla sonuçlanıyor.

Planlama ve Koruma İlişkisi

Planlama sürecinde korumanın nerede durduğu, kimler tarafından yürütüleceği uzun yıllardır önemli bir tartışma konusu. Koruma alanında Rönesans Döneminden bu yana pek çok çalışma yapıldı; farklı yaklaşımlar ortaya çıktı. Uzun yıllar boyunca süren çalışmalar sonucunda uluslararası anlaşmalar ve tüzüklerle koruma çalışmalarına belirli standartlar geliştirilmesi amaçlandı. Özellikle tarihi dokuda yaşamın kısmen de olsa devam ettiği kentlerde yürütülecek çalışmalar için altılık oluşturan ilk anlaşmalardan biri Atina Sözleşmesidir. Bu sözleşme 1933'de toplanan Çağdaş Mimarlık Kongresinde kabul edildi. Anlaşmaya göre, yapılar kullanılarak korunabilir; ancak bu kullanım onlara zarar vermemelidir.

Sondaj Çalışması

Atina Anlaşmasından sonraysa 1964’te Venedik'te yapılan II. Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimarlar ve Teknisyenleri Kongresinde farklı meslek gruplarının, idarecilerin ve uygulamacıların tarihi yapılara gelişigüzel müdahaleleri eleştirildi ve bu alanlardaki çalışmaların bir yönetmelik çerçevesinde düzenlenmesi kararlaştırıldı. 16 maddeden oluşan Venedik Tüzüğü ile birlikte kabul edilen en önemli kararlardan biri, tarihi anıt kavramının yeniden tanımlanması ve korumanın kapsamının tek yapı ölçeğinden tarihi dokusuyla bütünleşen kentsel ya da kırsal yerleşimleri kapsayacak bir ölçeğe genişletilmesi oldu. Bu Kongrede kabul edilen diğer bir ilke de “bütün dönemlerin izlerine saygı” kuralıdır. Özellikle arkeolojik alanlardaki restorasyon uygulamalarında yalnız anastylosis uygulamasına, yani mevcut fakat birbirinden ayrışmış parçaların biraraya getirilmesine karar verildi. Bu birleştirmelerin ayırt edici olması, orijinal eser ile tamamlanan kısmının birbirinden farklılaştırılması gerekliliği vurgulandı. Side Apollon Tapınağı restorasyonu bu kararın uygulamasına iyi bir örnektir.

Türkiye, yıllar içinde kültür mirasının korunması konusunda uluslararası belgelere imza attı, yetkili ve sorumlu kanalları oluşturarak koruma alanında belirli bir yol kat etti. 1954'de Avrupa Kültür Antlaşması; 1967'de 3 yıl gecikmeli olarak kabul edilen Venedik Tüzüğü; 1975’te Amsterdam Bildirgesi; 1999 yılında kabul edilen Malta'daki Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi bunların başlıcalarıdır. Yine de ülkemizde koruma alanında hâlâ katedilmesi gereken epey yol var.

Çok Katmanlı Kentlerde Koruma

Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan ve gelişimin üzerinde hâlâ sürdüğü, gündelik yaşamın devam ettiği kentlerde mevcut koruma anlayışlarının yetersiz kalması üzerine “kent arkeolojisi” kavramı ortaya çıkmıştır. Kent arkeolojisi ile çok katmanlı kentlerin birden fazla boyutta ele alınması ve kentin geçmiş katmanlarıyla  anlaşılarak korunması amaçlanır. Tarihi katmanların araştırılarak ortaya çıkarılması, envanterinin tutulması ve bu bilgiler ışığında kentsel gelişim-koruma dengesinin sağlanması, tarihi varlıkların kent yaşamına kazandırılması ve sergilenmesi için çalışmalar yapılır. Bu süreçte katılımcı ve çok disiplinli bir çalışma yürütülmesi gerekir. Bu yüzden koruma ve planlama çalışmaları birlikte yürütülmeli ve farklı disiplinlerden uzmanlar koordinasyon içinde çalışmalıdır.

Yukarıda bahsi geçen anlaşma ve tüzükler çerçevesinde yürütülen kent arkeolojisi çalışmaları arkeologlar, şehirciler, mimarlar, sanat tarihçileri, sosyologlar, antropologlar ve ilgili diğer uzmanların katılımıyla yürütülmelidir. Çok katmanlı kültürel mirasa sahip kentlerde ancak bu şekilde kapsamlı ve çok boyutlu çalışmalarla doğru bir koruma ve gelişim stratejisi belirlenebilir.

Side Antik Kentinin Koruma İmar Planı ile Dönüşümü

Side geçmişten bu yana pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, günümüzde yaşamın devam ettiği, çok katmanlı kültürel mirasa sahip önemli yerleşimlerden biri. Özellikle son yıllarda turizmin de artmasıyla beraber kentteki yaşam alanları hızla değişirken, kültürel miras alanları bu değişimden olumsuz etkilenmeye başladı. Manavgat Belediyesinin uzun yıllardan bu yana tartışma konusu olan alanın planlanması yönündeki çalışmalarında uygulama aşamasına gelindi ve Manavgat Belediyesi bu çalışmalarıyla 2019 TKB Koruma Uygulamalarını Özendirme Yarışmasında Metin Sözen Koruma Büyük Ödülüne değer bulundu.

Side, Antalya’nın en önemli antik kentlerinden, Pamphylia bölgesinin de en önemli liman kentlerinden biri. Pers ve Makedon egemenliklerinden sonra geç Helenistik Dönemde bağımsızlığını kazandı; çevrede gelişen korsanlığa kapılarını açtı ve bu sayede zenginleşti. Daha sonra Roma egemenliğine giren Side, zaman zaman bölgenin idari merkezliğini de yaptı. Bir süre Roma donanmasının önemli üs kentlerinden biri oldu. Erken Bizans Döneminde de gelişen kent, 7. yüzyılda Akdeniz’de ticareti olumsuz etkileyen Arap akınları sırasında önem kaybederek küçüldü ve Selçukluların bölgeyi ele geçirmesinin ardından, 13. yüzyılda terk edildi.

Liman Meydanı: Uygulama Sonrası

19. yüzyıl sonunda Girit’ten gelen Türk ailelerden bazıları Side’ye yerleştirildi ve buraya sultanın oğlu Şehzade Selim’in isminden hareketle Selimiye Köyü adı verildi. Yerleşim daha sonra tekrar Side ismini alarak belde oldu. Side tüm bu medeniyetlerin, farklı kültürlerin, geçmişin izlerine eklenerek; yeri geldiğinde bu izlerin üzerinde yeniden kurularak günümüzdeki biçimine ulaştı. Side’yi var eden tüm parçaların nasıl korunacağı ve yaşatılacağı, kentin özgün kimliğinin sürekliliğinin nasıl sağlanacağı bu noktada büyük önem taşıyor. 

Side’nin koruma serüveni 1969 yılında başladı ve 2014 yılına kadar tartışmalara konu oldu. Özellikle arkeolojik alan ile iç içe gelişmiş olan Osmanlı Dönemi kırsal mimari mirası olan yapıların nasıl değerlendirileceği, arkeolojik alanların mekânsal planlamada doğru yere nasıl oturtulacağı gibi konular yukarıda da bahsi geçen koruma tartışmalarına benzer şekilde uzun yıllar tartışıldı. Kamulaştırma, yıkım ve kazı çalışmaları sürekli olarak ertelendi. Pek çok revize plan çalışmasının ardından 2014 yılında Side Antik Kenti Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planı, Antalya Koruma Bölge Kurulu ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe girdi.

Manavgat Belediyesi özellikle turizm baskısının yoğun olduğu ve tehdit altındaki antik kentle birlikte yaşamın devam ettiği bir alanda bütüncül bir koruma anlayışıyla katılımcı bir süreci yürütüyor. Belediye; Müze Müdürlüğü, Mimarlar Odası, ÇEKÜL Vakfı, Tarihi Kentler Birliği, yerel STK’lar ve derneklerle birlikte hareket ediyor.

Side Antik Kentinin Koruma İmar Planı ile Dönüşümü Projesinde, geleneksel dokunun ve antik kentin koruma planı kararlarıyla birarada korunmasını sağlamak; antik kentin tahrip edilmesinin ve kaçak yapılaşmanın önüne geçmek; kültürel dokuya uygun az ve nitelikli yapının bölgeyi koruyacağı bilincini oluşturmak; halkın, STK’ların, kamunun koruma imar planı uygulama sürecine dâhil edilmesine önayak olmak; yapılan sondaj ve bilimsel kazılarla antik kentin haritasını ve planını çıkartmak; analiz, sentezleme ve yorumlamayla kentin yer altı bilimsel kazısını yapmak; turizm-koruma ilişkisi içinde somut ve somut olmayan mirası korumak amaçlanıyor.

Geleneksel konut dokusunda kaçak yapılar yıkılıp tarihi yapılar onarılırken bir yandan da antik kentin sadece üst toprak kotunda olan arkeolojik kalıntıları değil, toprak altında kalan ve dönüşüm süreciyle bulunan yapısal kalıntıların, sütunlu cadde ve yapıların çıkarılması sağlandı. Bu kalıntıların koruma uzman raporları doğrultusunda sağlamlaştırılması ve onarımı yapıldı. Belirli yerlerde açık ama çoğunlukla cam döşeme altında sergilenmesi sağlandı. Yine tarihi yarımada içinde 2 etap halinde kentsel tasarım ve yayalaştırma çalışmaları yapılarak kamusal mekânların niteliği artırıldı ve bu alanlara erişim daha güvenli hale getirildi. Bunların yanında Giritli kültürünün korunması ve sürekliliğinin sağlanması amacıyla alandaki eski okul binası Giritliler Kültür Evi - Giritliler Müzesi olarak işlevlendirildi. Yine meydanda Giritli Kahvesi açılarak gündelik yaşamın izlerinin korunması amaçlandı. Side Antik Kenti planlama alanı içinde yaklaşık yüzde 30 parselin uygulaması tamamlandı; çalışmalar devam ediyor.

Side’de yürütülen çalışmalar yıllar süren akademik ve mesleki tartışmaların sonucunda mümkün olan en kapsamlı ve katılımcı süreci, çok katmanlı bir alanda uygulamaya koyması açısından oldukça değerli. Tamamlandığında Anadolu’daki pek çok alan için örnek olabilecek nitelikteki bu proje, koruma gündemi içinde önemli bir yer  tutu yor.