Savunmasız Miras Risklerinin Azaltılması | ÇEKÜL

Savunmasız Miras Risklerinin Azaltılması

A.Faruk Göksu - ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Şehir Plancısı

Yerel Kimlik Dergisinin 64. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 4-15)

Afet ve salgın riskleri, savunmasız kültürel mirasımız için en büyük tehdittir. Depremin yıktığı yapılar yeniden yapılabilir, salgından korunmak için aşılar geliştirilebilir, ancak yeri doldurulamaz kültürel mirasımızı geri getirmek mümkün değildir. Kültürel miras somut ve soyut bileşenleri ile binlerce yıllık yaşanmışlığın ürünüdür.

Gezegenimizi tehdit eden iklim değişikliği, göç, afet, savaş, yoksulluk gibi küresel tehlikelere günümüzde pandemi de eklendi. Yaşadığımız coğrafyanın büyük bir bölümündeki deprem, sel, yangın afetleri ile Covid-19 salgını ekonomik ve toplumsal düzende değişimi tetikledi; paydaşlar arası işbirliği, risklerin yönetimi, finansman yaratma, süreç tasarımı, kültürel ve doğal mirasın yönetimi ve benzeri konularının önemini ve önceliğini artırdı.

Yavuz Alhan / Elazığ Depremi, Malatya, 24 Ocak 2020

Salgının iş ve ev yaşamı ilişkisi, bireysel ve toplumsal davranış biçimleri, eğitim ve sağlık sistemi, ekonomik, siyasal, sosyal düzen gibi konularda değişimleri tetikleyici rolü tartışılıyor. Son aylarda hâkim olan “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemine “Salgının seyri nasıl düşecek?”, “Gelecekte neler değişecek?”, “Doğanın mesajlarının farkındalığı başladı mı?” gibi temel soruların yanıtlarını bulma çabası eşlik ediyor.

Depremin ise yerleşim politikaları ve planlama sistemi, yapı ve yaşam riskleri, planlama ve tasarım ilkeleri ve benzeri pek çok konuda değişimi tetikleyeceği, 1999 Büyük Marmara depreminden bu yana söylenmekte ve her depremim ardından da söylenmeye devam etmektedir. Son İzmir depremi ile yeniden afet riskleri tartışılmaya başladı.  Ancak tartışmalar, “Yapı riskleri nasıl azaltılır?”, “Toplanma ve tahliye koridorları için açık alanlar nasıl yaratılır?”, “Yerleşmeler nasıl dayanıklı hale getirilir?” temel soruları yerine depremin şiddeti, hangi fayın kırılacağı ve olası depremlerin zamanlaması ve yerleri üzerinden ilerliyor.

Celso Pupo / Brezilya Ulusal Müzesi Yangını, 2 Eylül 2018

Riskler tartışılırken gündeme yeterince alınmayan konu ise savunmasız durumdaki kültür ve miras alanları. Salgın sürecinde miras alanlarının, müzelerin, tiyatroların, sinemaların ve diğer kültürel kurumların kapalı olması, sanatçılar ve yaratıcı endüstriler için finansman sağlanmasını ötelemekte, özellikle kültür ve turizm sektöründe çalışanlar ile yerelin korunmasını tehlikeye sokmaktadır. Salgın, ritüeller ve törenler de dâhil olmak üzere somut olmayan kültürel miras uygulamalarının her yerde askıya alınmasına sebep olmuş ve bu tüm toplulukları etkilemiştir.

Arda Savaşçıoğulları / İzmir Depremi, 31 Ekim 2020

Geçmişte savaş ile toplumsal değişim dönemlerinde özellikle kültür ve sanat, toplumun kenetlenmesinde ve değişimin tetiklenmesinde en etkili araçlar olmuşlardır. Günümüzde de dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insan, Covid-19 krizi sırasında dijital platformda olsa da kültür ve sanatla sosyal kısıtlamaların üstesinden gelmeye çalışıyor.

Toplumsal Dayanışma Çağrıları

Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, UNESCO gibi küresel örgütler de kültürel endüstrileri ve mirası desteklemek için girişimlerde bulunuyor ve özellikle de pandemi döneminde toplumsal dayanışmayı artırmak üzere çağrılar yapıyor. Yapılan üç çağrının ortak özelliği, kültürel mirasla ilgili.

Birincisi, UNESCO’nun “Covid-19 krizinin küresel doğası, uluslararası toplumun, uluslararası işbirliği ve hükûmetler arası diyaloğa yeniden yatırım yapma” çağrısıdır: “UNESCO, hem Covid-19 salgınında hem de salgının ötesinde, sanatçıların ve kültür kurumlarının nasıl en iyi şekilde desteklenebileceği konusunda küresel bir tartışmaya liderlik etmeye ve herkesin miras ve kültürle iletişim halinde kalmasını sağlamaya kararlıdır”[1].

Venedik Sel Felaketi / Ulusal Arkeoloji Müzesi, 2019

Bu çağrıyla, kitlesel izolasyon döneminde, kültüre ve eğitime kültürel miras çerçevesinde erişimi teşvik etmek için küresel çapta sosyal medya kampanyaları başlatması, kültürün birleştirici gücünün önemini göstermesi açısından önemli.İkincisi, Schuman Deklarasyonu ve Avrupa entegrasyon süreci başlangıcının 70’inci yılı nedeniyle yapılan çağrı[2]: “Avrupa Günü’’nde, COVİD-19 virüsünün neden olduğu, benzeri görülmemiş bir krizin üstesinden gelmek için Avrupa ve bütün dünyanın mücadele ettiği, toplumlarımızı ve ekonomilerimizi yeniden inşa etmek için güçlendirme politikalarını tanımlamak durumunda olduğumuz bir zamanda; salgının kültürel miras profesyonelleri ve gönüllüleri için ciddi kültürel, sosyal ve ekonomik sonuçlar doğurduğunu; özellikle kültür ve kültürel miras camiasının yoğun olarak etkilendiğini akılda tutarak, kültür ve kültürel miras aktörlerinin, insanların morallerini yüksek tutmak için olağanüstü zenginlikte kültürel içeriğe erişimi paylaşan sıra dışı çabasından etkilenerek, bizler, Avrupa çapında aktif, geniş kültürel miras çevreleri temsilcileri olarak, Avrupa’nın liderlerine ve yurttaşlarına güçlü bir dayanışma, umut ve birlik mesajı vermek üzere European Heritage Alliance (Avrupa Kültürel Miras İttifakı) adı altında biraraya geldik. Avrupa projesinin uzun erimli gelişiminin yanı sıra, Avrupa’nın acil sosyal ve ekonomik toparlanmasına da katkıda bulunmaya hazırız” mesajı da toplumsal dayanışma açısından önemlidir.

Üçüncüsü ise Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 2050’ye kadar hüküm sürdüğü coğrafyayı iklime, çevreye, doğaya karşı duyarlı ve zararsız kılmak hedefiyle Avrupa Yeşil Anlaşmasının-AYA (The European Green Deal) yayımlanması

[3]. “İklim değişikliği ve çevresel sorunlar gün geçtikçe kendisini daha çok hissettirmekte ve şiddetini artırmaktadır. Tüm bu yaşananlar, dünyanın hemen her bölgesinde çok önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır.  AB’nin yeni büyüme stratejisi olarak da tanımlanan AYA; enerji, sanayi, ulaşım ve tarım gibi alanlarda hayata geçirilecek programlarla, 2050 yılında Avrupa’yı iklim dostu ve karbon-nötr (sıfır emisyon) bir kıta haline getirmeyi hedeflerken modern, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomiyle AB’yi adil ve yaşanabilir bir topluma dönüştürmeyi de öngörmektedir.”

Taliban tarafından yıkılan Buddha heykeli, Afganistan

Üç çağrı, sağlıklı ve risklere karşı dayanıklı topluluklar oluşturmak için kültürün etkileyici ve birleştirici gücünün önemini göstermektedir. Afet ve salgın riskleri, savunmasız kültürel mirasımız için de en büyük tehdittir. Depremin yıktığı yapılar yeniden yapılabilir, salgından korunmak için aşılar geliştirilebilir, ancak yeri doldurulamaz kültürel mirasımızı geri getirmek mümkün değildir. Çünkü kültürel miras somut ve somut olmayan bileşenleri ile binlerce yıllık yaşanmışlığın ve benzersizliğin ürünüdür. Bu nedenle, savunmasız mirasımızın riskler karşısındaki olası etkilerinin azaltılması için en az yapı ve yaşam riskleri kadar özen gösterilmelidir.

Risklerin Azaltılmasında Tasarımın Gücü

Gerçekleşen ve olası depremler, yaşadığımız ve olası salgınlar değişimin fırsatı olabilir. Tarihte, bazı büyük sorunların değişimleri tetiklediğini biliyoruz. Eğer sistemler yeniden tasarlanacaksa özellikle deprem ve virüs salgınının verdiği temel mesajları unutulmamalı.

Evren Kalınbacak, Haydarpaşa Yangını, 2010

Küresel salgın yalnızca sağlık krizi olarak değil, tüm boyutlarıyla bir “sistem krizi” olarak değerlendirilirse, sorunlara kalıcı çözümler bulabiliriz. Bu nedenle, küresel sorunların verdiği temel mesajlar unutulmadan öncelikle kamusal sistemler yeniden tasarlanmalıdır. Doğanın ağları yeni sistemlerin kurulması, özellikle de “kamusal alan” yaratılması ve mevcutların kullanımı için önemli ipuçları verebilir. Yerleşmelerimizin ekonomik, mekânsal ve toplumsal risklere karşı dayanıklı hale getirilmesi için öncelikle sistemlerin nasıl kurgulanması gerektiği tartışılmalı. Kamusal sistemlerin tasarlanmasında eşitlik, erişilebilirlik, etkileşim, çeşitlilik, kimlik gibi bilindik ilkeler öncelikli olmalı.

Risk yönetimi basit ifadesiyle sorunları anlamak ve çözüm bulmaktır. Risk yönetiminin uzun vadeli bir süreç tasarımı olduğunu unutmamak gerekir. 2015 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Afet Risklerinin Azaltılması III. Dünya Konferansında Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesinin[4] kabulüyle, daha dayanıklı yerleşmeler için önemli bir adım atıldı. Söz konusu belge, afet riskinin azaltılması, afetlere karşı dirençliliğin artırılması ve bu anlamda mevcut risklerin tespit edilerek ortadan kaldırılmasını içeren önemli bir kılavuz niteliği taşıyor.

Zeynep Demircan, Büyükada Rum Yetimhanesi, İstanbul

Geleceğin tasarlanmasında kültürel ve doğal mirasın itici gücü tasarımın öncelikli temel ilkesi olmalı. Bu ilke doğrultusunda ister afet ister salgın riskleri olsun, olası riskleri önlemede kamu, özel ve sivil kesimlerle işbirliği içinde ortak sorunlara ortak çözümler bulunmalı. Yeri doldurulamaz ve savunmasız durumdaki kültürel ve doğal mirasımıza yönelik olası risklerin neler olduğu konusunda gelecek nesiller için kapsamlı ve bütünleşik çalışmalar yapılmalı ve bazı temel sorular tartışılmalı:

  • Risk önlemede işbirliği nasıl olmalı?
  • Zaman içinde biriken hasarlar nasıl anlaşılır?
  • Deprem ve salgın gibi ani hasarların ekonomik, fiziksel ve toplumsal etkileri nasıl azaltılır?
  • Riskleri önleme ve hafifletme için nasıl kararlar alınır?

Hızlı kentleşme sürecinde yok olma tehdidi ile karşı karşıya olan kültürel ve doğal mirasımızın korunması için özellikle son çeyrek yüzyılda gerek UNESCO gibi küresel kuruluşlar gerekse Tarihi Kentler Birliği  ve ÇEKÜL Vakfı başta olmak üzere pek çok ulusal kuruluşun bilinç ve kapasite oluşturma çalışmaları ile özellikle yerel yönetimler ve sivil toplum kesimlerinin örnek uygulamaları önemli ama yeterli olmayan çabalardır.

Depremde Yıkılan Agadir Surları, Fas

Kültürel ve doğal miras değerlerimizin korunması ve yaşatılması süreci, geçmişin bugüne ve yarına aktarılması gibi çok kapsamlı ve öncelikli hedefleri içeren uzun vadeli eylemler bütününü kapsamalı. Yeri doldurulamaz mirasın üzerindeki her türlü riskin azaltılması için mevcut kaynakları optimize eden özel uzmanlıklar ve yöntemleri içeren sürecin yönetimi de kapsamlı ve katılımcı ortamlarda tasarlanmalı; sorunların tespiti ve çözümü için iyi yönetim yaklaşımı geliştirilmeli.

Nadide el yazması eserlerin olduğu Beyazıt Kütüphanesi, İstanbul

Geçmişte görüldüğü gibi, bütçe tahsislerinde ilk ödün verilen, ekonomik ve finansal dalgalanmalardan en fazla etkilenen, sıklıkla kültür olmuştur. Deprem sonrası dönüşüm ve yaşadığımız salgın sürecinde olduğu gibi, merkezi yönetimin yerel yönetimlerle ve sivil kesimlerle yetki paylaşımına girmemesi, erki merkeze alan yasaların çıkarılması, açık yönetim ve özellikle de risk yönetimi için çok büyük tehdit oluşturuyor. Bu nedenle, süreç tasarımı yaklaşımı ile ortak soruna ortak çözüm bulunması için iş ve güç birliğine her zamankinden fazla gereksinimiz var.

Ortak Soruna, Ortak Çözüm Çağrısı Yapılmalı

Yaşadığımız coğrafyanın kültürel zenginliği ve çeşitliliği dikkate alınarak yeri doldurulamaz kültürel ve doğal mirasımızın olası risklere karşı dayanıklı hale getirilmesi için başta Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfına öncülük rolü düşüyor. “Sorun ortaksa, çözüme de herkes ortak olmalı” yaklaşımıyla kamu, özel ve sivil kesim işbirliğiyle bir “manifesto” hazırlanmalı. Manifesto, savunmasız ve yeri doldurulamaz mirasımızın risklere karşı dayanıklı olması için aşağıdaki temel ilkeleri içeren bir yol haritası niteliğinde olmalı.

  1. İttifak: Kültürel mirasın dayanıklılığının artırılması için uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlar ile disiplinlerarası işbirliği ortamları yaratılmalı, deneyimlerden yararlanmalı.
  2. Platform/Ağ: Risk tanımlama, risk azaltma, afet sonrası kurtarma ve kültürel mirasın korunması konusunda eğitilmiş uzmanlardan oluşan platformlar kurulmalı ve eko sistem ağları oluşturulmalı.
  3. Süreç Tasarımı: Mirasın risklere karşı dayanıklılığı süreci katılımcı ortamlarda tasarlanmalı. Tasarım düşüncesi yaklaşımı ile sorunlar tespit edilmeli, çözümler geliştirilmeli.
  4. Veri Tabanı: Yeri doldurulamaz somut ve somut olmayan mirasla ilgili verilerin dijital ortamda toplanması için standartlar oluşturulmalı, veriler açık kaynak olarak paylaşıma açılmalı ve bütçeler oluşturulmalı.
  5. Risk Etki Değerlendirilmesi: Mirasa yönelik olası risklerin önceden tespiti yapılmalı ve risklerin azaltılması için program ve projeler geliştirilmeli. Risk Etki Değerlendirilmesi raporları yasal zorunluluk haline getirilmeli.
  6. Çağrılar: Risklerin yarattığı ekonomik ve toplumsal kırılganlıkların azaltılması için dayanışma çağrıları yapılmalı ve katılımcı kampanyalar düzenlenmeli.
  7. Eğitim: Risk yönetimi konusunda özellikle yerel kapasitenin artırılması bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaygınlaşmalı.
  8. Rehber: Risklerin türlerine göre hazırlanacak eylem planları için rehberler hazırlanmalı.
  9. Risk Yönetim Planı: Afet öncesi ve sonrası süreçleri ele alan risk yönetim planları hazırlanmalı, tarafların rolleri ve sorumlulukları belirlenmeli.
  10. Yeni Nesil: Gençler kültürel mirasa yeni bir hayat vermekte. Kültürel ve doğal mirasın korunması sürecine yeni nesli dâhil edecek sistemler tasarlanmalı. Yeni nesil ekonomiler ve araçlardan yararlanılmalı.

Sonuç olarak, küresel ve ulusal düzeydeki farklı risk türlerinin yeri doldurulamayan somut ve somut olmayan mirasın üzerinde olası riskleri önceden tespit ederek, riskleri azaltacak tedbirleri almak için yeni bir işbirliği yaklaşımına gereksinimiz var. Risklerin artması ve etkisinin yaygınlaşması karşısında bilindik organizasyonların çaresiz olduğunu en son salgınla deneyimledik. Bu süreçten ders alınarak sorunun yalnızca sağlık sorunu olmadığı bilincine vararak, doğanın vermiş olduğu mesajı da dikkate alarak sağlık, eğitim gibi sistemler yeniden tasarlanmalı.

Floransa Sel Felaketi, 1966

Kültürel ve doğal mirasımızın korunması ve yaşatılması temel ilkesi ve önceliği sistemin tasarlanmasının en temel ilkesi olmalı. Savunmasız ve yeri doldurulamayacak değerlerimizi olası risklere karşı dayanıklı hale getirmek için bilindik kurumsal ve bireysel davranış biçimlerinden uzaklaşarak hâlâ doğanın sisteminden alınacak dersler olduğuna inanarak, yeni davranış biçimleri geliştirmeli.

Deprem sonrası “kentler eskisi gibi olmayacak”, salgın anında ise “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” gibi çok sık kullandığımız söylemleri, risk ortadan kalktıktan sonra unutmamalı; ortak sorunlarımıza ortak çözümler bulmalıyız.

 


[1] Genel Direktörü Audrey Azoulay: Covid-19 kaynaklı kapatmalar sırasında UNESCO, kültürü ve mirası desteklemektedir.

[2] Covid-19 etkisinde: İnsan, Yer, Etkileşim ve Kültürel Miras, Ortak kültürel mirasımız, Ortak derdimiz, Ortak sorumluluğumuz.

[3] Covid-19 Salgını ile Avrupa Yeşil Anlaşması’nın ilişkilendirilmesi, TEPAV, Günlük

[4] The Sendai Framework for Disaster Risk Reduction 2015-2030, United Nations.