Yaşamı Paylaşmak: İnsanla, Doğayla, Kültürle | ÇEKÜL

Yaşamı Paylaşmak: İnsanla, Doğayla, Kültürle

Yazan: Sema Ulus - ÇEKÜL Vakfı İletişim Birimi, Editör

Yerel Kimlik Dergisinin 68. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 10-17)

 

Anadolu coğrafyasında koruma hareketinin öncüsü Prof. Dr. Metin Sözen’in, uzun yıllardır beklenen otobiyografik kitabı Yaşamı Paylaşmak, bu sonbaharda yayımlandı. Bir bellek dökümü olduğu kadar, kişisel ve kurumsal hafızayı belli bir sistem içinde aktarma; dökümü sadeleştirme ve düzenleme faaliyetinin de eşlik ettiği çalışmanın ilk adımları, pandemi sürecinden hemen önceki aylarda atıldı. ÇEKÜL Bilgi Belge Merkezinde geçirilen belki yüzlerce saat, bazen bir fotoğrafın bir anıyı tetiklediği, bazen de Metin Sözen’in hafızasının bir fotoğrafı, bir belgeyi çağırdığı karşılaşma ve buluşma anlarıyla yüklüdür. ÇEKÜL Vakfının pek çok projesinde etkin rol almış Avniye Tansuğ ile başlayan sözlü tarih çalışmasının ses kayıt deşifreleriyse, defterler dolusu. Pandemi koşullarının, tam da çalışmanın hız kazanacağı dönemeçte karşımıza çıkması, fiziki olarak birarada bulunmanın, süreci yüz yüze devam ettirmenin, hızlı soru cevaplarla ilerlemenin önünde engelmiş gibi görünse de, koruma tedbirleri nedeniyle söz konusu olan kapanma, bu büyük dökümün bir “metin” olarak ele alınacağı aşamada, başka tür bir bakış açısı sağladı. Adından itibaren paylaşmaya vurgu yapan kitap, yeni bir paylaşım rejimini ve bu rejimin imkânlarını hatırlattı: Uzaktık ama birbirimize bir metinle sıkı sıkıya bağlanmıştık.  

Gaziantep Mahallesindeki Metin Sözen Eğitim ve Kültür Merkezinin önündeki meydana yerleştirilen anıt

Bir Metni Örmek

Yaşamı Paylaşmak, koruma alanının kuşkusuz pür dikkat kesileceği bir kitap. Prof. Dr. Metin Sözen, kurumlaşmadan çok önce başlayan koruma hareketinin nasıl şekillendiğini, kurumlaşmayla alınan yolu, ulusal ve uluslararası etkileşim anlarını adım adım anlatıyor kitabında. Fakat Yaşamı Paylaşmak kitabını özel kılan, onun belki de en önemli yanı, “Türkiye’de koruma hareketinin öncüsü” diye andığımız bir insanın nasıl olup da bu yola girdiğini göstermesi; okurunu çekirdeğin kendisine, “öz” olana götürmesidir. Daha ilk sayfalarından itibaren anlıyoruz ki, Metin Sözen’in kişisel yaşam çizgisiyle Türkiye’de koruma hareketinin yaşam çizgisi, birbirinden ayrı okunamaz. Koruma hareketi Metin Sözen’den bağımsız düşünülemeyeceği gibi, Metin Sözen’in yaşamı da koruma hareketinden bağımsız düşünülemez. Erken çocukluk döneminde Sungurlu’da geçirdiği günleri şöyle hatırlıyor Metin Sözen: “Genellikle büyük teyzem Dudu Hanım’ın oğlu Ziya Bey’in evinde kalırdık. Bu evde benim en çok hoşuma giden ve bugün de unutamadığım şeylerin başında; bize ayırdıkları özel odadaki konsollar, komodinler, büyük süslü aynalar, kırmızı renkli avizelerden yansıyan ışıklar ve yoğun bezemeli tavan gelirdi. Bu ortamın güzelliği içinde tavanı seyretmeye bayılırdım. O zaman aşağı yukarı Sungurlu’da bütün aile bireylerimizin evleri Anadolu’nun geleneksel konut yapısının zengin özellikleriyle donatılmıştı. Bunu o zaman da, o çocuk yaşımda da biliyor olabilir miydim? Belki şunu söyleyebilirim: Beni etkisi altına alan zenginliği, kısa zamanda ve kolayca tanır hale gelmiştim.”

Meteoroloji müdürü olan babası Muhsin Sözen’in sık sık farklı kentlere atanması nedeniyle öğrencilik yıllarını farklı kentlerde, birbirinden başka ortamlarda geçiren ve bu ortamları tüm canlılığıyla yaşama fırsatı bulan Metin Sözen, erken çocukluk dönemi için sorduğu sorunun benzerini, erken gençlik dönemi için bu defa okura sorduruyor. Antalya Lisesi öğrenciliği sırasında kenti doğal ve kültürel mirasıyla, tarihi ve çağdaş mimarisiyle doya doya yaşayan Sözen, şöyle bir yorum yapıyor: “…Bu yapıların bir bölümü zaman içinde yıkıldı. Bizler, en erken gençlik yıllarımızda bile yaşadığımız kentteki gelişmeleri adım adım görüyor, dikkatle izliyorduk.” Okurun aklına tam bu anda bir çengel takılıyor işte: Kenti adım adım izlemek, bu kuşağın niteliği miydi yoksa Metin Sözen’in son derece dikkatli bakışının sonucu mu?

Safranbolu İnceleme Gezisi

Öz yaşam öyküsünün, korumada kurumsallaşma öyküsüne teyelli kurgusu, sanki her şeyi daha açık seçik kılıyor; yaşamı doğrusal bir hat üzerinden değil, temas noktalarıyla bir paylaşım hattı üzerinden okumaya fırsat yaratıyor.

Bir Ülke Tarihi

Prof. Dr. Metin Sözen’in, 1955 yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünde başlayan üniversite öğrenciliği yıllarına yoğun Anadolu gezileri eşlik ediyor. Mezuniyetin hemen ardından bir de gazetecilik dönemi var. 1950’lerden 2000’lere, ülke pek çok alanda, dramatik değişimlere sahne oldu. Dostluklar, buluşmalar ve kuşkusuz kopuşlar, ayrılıklar bu dönemin ruhu. Edebiyattan mimariye, görsel sanatlardan siyasete birçok isimle yolları kesişen Prof. Dr. Metin Sözen, başta sanat, arkeoloji, mimarlık ve sinema olmak üzere siyasetten, akademiden korumaya gönül vermiş isimleri üniversite yıllarından itibaren biraraya getirmeye, ÇEKÜL’ün çekirdeğini oluşturmaya başlıyor. ‘70’li yılların ilk yarısında iki otobüs dolusu koruma gönüllüsüyle ilk büyük adımı atmak üzere Safranbolu’ya yola çıkıyor. Tam olarak bu yıllara, yani Sözen’in üniversite öğrenciliğiyle başlayan ve ‘70’li yıllardaki ivmeyle görünürlük kazanan koruma hareketine yakından bakmak; başka disiplinlerin çalışma üslubunu, dönemin ilgilerini, sosyal yaşantısını, canlı sinir uçlarını da görmeyi mümkün kılıyor. 

Ortahisar Üzengi Çayırında

Fotoğraflarla Bir Yaşam

Kitabın bir diğer önemli özelliği, Metin Sözen’in kişisel arşivi ile ÇEKÜL Bilgi Belge Merkezi Kent Arşivinden derlenmiş onlarca fotoğrafı biraraya getirmesi. Binlerce fotoğraf arasından titiz bir çalışmayla seçilen ve kitabın çerçevesini görsel olarak çizmeye niyetlenen bu seçki, metinden bağımsız olarak da bir hikâye anlatıyor. Kitabın sonunda yer alan ve ünlü çizerlerin, karikatüristlerin gözünden, kaleminden Metin Sözen çizimleriyse kitaba zarif bir ruh kazandırıyor.