Orman: Tanıyarak Korumak | ÇEKÜL

Orman: Tanıyarak Korumak

11.08.2021

ÇEKÜL Vakfı doğal ve kültürel miras koruma çalışmalarının başlıca ilkesi, tanıyarak korumak.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı ve ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik, ormanlarımızı tanıyarak korumanın önemini ortaya koyan Orman Yangınlarının Düşündürdükleri başlıklı yazısı ile bugün ve yarın için bilinmesinde açıkça fayda olan bilgileri biraraya getiriyor; geleceğe koruma projeksiyonu tutuyor. Akkemik’in Makalaler sayfamızda yayınladığımız yazısı, Anadolu orman ekosistemine yakından bakıyor, doğru bilinen yanlışları sıralıyor ve iklim krizi nedeniyle yakın gelecekte yaşanması muhtemel orman yangınları için alınması gereken önlemleri sıralıyor.

Canlı ve dinamik bir ekosistem olan orman, pek azımızın yakından tanıdığı bir varlık. Ülkemizin orman varlığı 22,7 milyon hektar. Yani ülke topraklarının yüzde 29,2’sini ormanlar oluşturuyor. Bu ormanların da 5,2 milyon ha alanı kadarını kızılçam ağacı kaplıyor. Kızılçam da dahil olmak üzere, günümüzde ormanların yaklaşık yüzde 65’i yangın riskiyle karşı karşıya.

Anadolu’nun En Eski Sakinlerinden Biri: Kızılçam

Akdeniz’de bölgedeki iklim etkisiyle kızılçam ve makiliklerden oluşan bir orman yapısı hâkimdir. Kızılçam; Akdeniz’de 0-1200 m, Ege’de 0-1000 m ve Karadeniz’deki vadilerde de 0- 500 m aralığındaki kuşakta yaşayan bir ağaçtır. Makilikler, genellikle kızılçamla birlikte ya da sadece maki toplulukları halinde bulunur. Bu yapı herdem yeşil, kurak koşullara uyum sağlamış ve elverişli koşullarda ağaç boyuna ulaşan ancak verimsiz alanlarda çalı formunda kalmış, başta kermes meşesi olmak üzere sandal, keçiboynuzu, akçakesme, delice, cehri, çalba ve mersin gibi bazıları ülkemiz için endemik olan türlerden oluşur.

Kızılçamları yaşanan orman yangınları sırasında sıklıkla “suçlu” pozisyonda bulduk. İlk defa bir yangında, kızılçam ve özellikle de kozalakları yangının suçlusu ilan edildi. Ünal Akkemik, bu bilginin doğru olmadığının altını çiziyor: “Kızılçam kozalakları 7-8 yıl kadar ağaç üzerinde kalır ve bol tohum oluşturur. Her ne kadar yanıcı madde yükü fazla olsa da kızılçam; Akdeniz ekosisteminde yaşamını sürdürebilen, yangın sonrasında tohumları doğal yolla çimlenebilen, maki vejetasyonuyla uyumlu bir şekilde, zengin bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan önemli bir ağaçtır. Orman yangınlarında en çok yanan ağacımız kızılçam, hem dünyada hem de ülkemizde en geniş yayılışa sahip ağaçtır; bu ağaç günah keçisi ilan edilmemeli, sorumluluk yangınla mücadelede verilen kararlar ve karar vericilerde aranmalıdır.” 


Endemik Türler

“Akdeniz Sert Yapraklı Orman” adıyla anılması gereken makilikler yüksek düzeyde biyolojik çeşitliliğe sahiptir; iklimi dengeleme, toprak ve su koruma özelliği taşır.  Örneğin ülkemizde doğal yetişen 22 cehri (kördiken) türünden 8’i Antalya ve Mersin’de maki elemanıdır ve 7’si endemiktir. Bu tür için bu makilikler bir gen merkezi özelliğindedir. Kekik, dağ kekiği, adaçayı, çalba gibi çoğu endemik türle temsil eden tıbbi ve aromatik bitkiler, makiliklerde bulunan türlerdir.

Günümüzün Öncelikli Gündemi: Orman Yangınları

Akdeniz Havzasında yaşanan orman yangınları, yeni değil; bu bölgede milyonlarca yıldan bu yana orman yangınları yaşanıyor. Yaz aylarında sıcaklık 40 0C’yi aştığında ve nispi nem yüzde 30’un altına düştüğünde ormanın daha yanıcı hale geldiği biliniyor. Ancak bu noktada da Prof. Dr. Ünal Akkemik’in bir uyarısı var: “Resmi rakamlar 10 yangının 9’unun insan kaynaklı olduğunu göstermiştir.”

Yangınların yangın öncesi, yangın ânı ve yangın sonrası olmak üzere 3 aşamada ele alındığını belirten Akkemik, bu aşamaların her biri için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

Yangın öncesi, önemli bir aşamadır.  Bu aşamada yapılacak bilinçlendirme çalışmaları ve alınacak önlemler, insan etkisiyle çıkan yangınların büyük oranda azaltılmasını sağlayacaktır. Orman Genel Müdürlüğü, uçak/helikopter filosu ve yangın söndürme personeli ile kurumsal olarak yangına hazır olmalıdır. 2021 yılındaki yangınlarda bu konu ne yazık ki büyük bir tartışma konusu olmuş ve 2019 yılındaki İzmir yangınından bu yana yol alınmadığı ortaya çıkmıştır. Uçak/helikopter filosu konusunda Türk Hava Kurumu yetkili olabilir. Tüm standartları Orman Genel Müdürlüğü ile koordineli bir şekilde belirlenmiş, istenen sayıda uçak ve helikopter her yıl yangın sezonu öncesi hazır hale getirilebilir. Ya da OGM kendi bünyesinde bu filoyu kurabilir. Artık bu konu, her yıl binlerce yangına maruz kalan ülkemiz için bir tartışma konusu olmaktan çıkmalıdır.

Yangın esnasında, ülkemizde son derece yetkin ve yangın söndürme konusunda uzman orman mühendislerinin bölgede görev yapması ve yangınlarda koordinasyonun sağlanması gereklidir. Halen ülkemizin farklı bölgelerinde görev yapan ve yangınlar konusunda tecrübeli olan orman mühendislerinin bölgeye geçici olarak sevk edilmesi doğru bir yaklaşımdır. Böylece yangının daha hızlı kontrol altına alınmasında başarı sağlanabilecektir. 

Yangın sonrasındaki en önemli aşama ise planlama ve ekosistemin kendisini onarmasına olanak sağlayan ormancılık uygulamalarıdır. Yangın geçiren kızılçam alanlarında hemen fidan dikilmemelidir. Otuz yaşın üzerindeki kızılçam ormanlarında, yanan saha çevrilmeli ve tohumların çimlenmesi için bir vejetasyon dönemi beklenmelidir. Bu sürede, otsu flora ve maki elemanları da tohum ya da kök ve gövde sürgünüyle yeniden canlanmaktadır. O nedenle öncelikli olarak 30-35 yaşın üzerindeki yanan sahalarda ekolojik restorasyonun doğal yollarla başlaması ve devamında da tamamlama yapılması gereklidir. Böylece; kızılçam ve maki ekosistemlerinin süreklilik ilkesi çerçevesinde kendini yenilemesi sağlanacaktır. Ayrıca, gereksiz masraflardan kaçınılmış ve fidan bağışı yapmak isteyen bazı büyük şirketlerin kendilerini aklama yarışına son verilmiş olacaktır.

Henüz daha tohum oluşturmaya başlamamış, 25-30 yaşın altındaki genç kızılçam sahalarında ise fidan dikilmesi gereklidir. Böyle sahalar, ekosistemin sürekliliği için “Özel Ağaçlandırma Yönetmeliği” kapsamına alınmamalı, ekosistemdeki türler tercih edilmelidir. 

Peki Neler Yapılmalı?

Ülke genelinde HES, RES, taş-kum ve maden ocağı, aşırı odun üretimi, kamu yatırımları, çöp depoları ve enerji nakil hatlarının önemli bir bölümü orman içinde bulunuyor. Akkemik, bu olumsuzluklara iklim değişikliğinden kaynaklanan ve sıklaşmaya, süresi uzamaya başlayan sıcak dalgalarının da eklenmesiyle yangınların arttığını belirtiyor ve ekliyor: Yapılması gerekenlerin başında orman varlığımızın tümüyle korumaya alınması, izinlerin durdurulması ve kızılçam ormanlarındaki yanıcı madde yükünün azaltılması gelir. Bununla birlikte yangınla mücadele ve ormancılık faaliyetlerinde, liyakate dayalı teknik kadronun görev alması; bir yangın araştırma enstitüsünün kurulması da yapılması atılması elzem adımlar olarak sıralanıyor. Prof. Dr. Ünal Akkemik’in bir diğer uyarısı da, ağaç tarımının kesinlikle yanlış bir uygulama olacağı:  

“Yangın sonrasında daha az yanıcı olduğu söylenen zeytin, badem, incir ve ceviz gibi meyve ağaçlarının dikilmesi önerilmesi yanlış bir yaklaşımdır. Bunu kabul etmek, doğal bir ekosistemin ortadan kaldırılması ve yerine ağaç tarımının yapılması demektir. Meyve ağaçlarının olduğu yerler bakım isteyen, toprak örtüsü temizlenen ve zaman zaman da sulanan alanlardır. Ormancılık uygulamalarının tersidir. Olması gereken ise biyolojik çeşitlilik açısından zengin olan maki vejetasyonu ve kızılçamları toprağıyla birlikte yaşatmak ve toprak koruma, suyu tutma, iklimi düzenleme ve karbon tutma fonksiyonlarının yerine getirilmesini sağlamaktır.”