Doğal ve Kültürel Mirasa Bodrum’dan Bakmak | ÇEKÜL

Doğal ve Kültürel Mirasa Bodrum’dan Bakmak

28.12.2022

Tarihi Kentler Birliği, yılın üçüncü ve son buluşmasını Bodrum Belediyesi ev sahipliğinde, geniş bir katılımla gerçekleştirdi. Etkinlik programı Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras ile ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı ve TKB Danışma Kurulu Üyesi Mithat Kırayoğlu’nun açılış konuşmasıyla 23 Aralık Cuma akşamı başladı.

Bodrum Kaymakamı Bilgehan Bayar'ın ilk sözü almasıyla başlayan TKB Bodrum Bölge Toplantısının ikinci günü Doğal ve Kültürel Mirasa Bodrum’dan Bakmak: Arkeolojik Alanlar ve Kırsal Miras paneliyle devam etti. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Tarihi Kentler Birliğine ve ÇEKÜL Vakfına teşekkür ederek başladığı konuşmasında Bodrum'un doğal ve kültürel varlıklarını anlattığı detaylı bir sunum gerçekleştirdi. Koruma çalışmalarıyla örnek gösterilen belediyeler arasında bulunduklarını, gerçekleştirdikleri proje örnekleriyle anlattı. Ardından, Seramik ve Heykel Sanatçısı Alper Çınar “Bodrum Kentinde Arkeoloji ve Müze Çalışmaları” başlıklı sunumunu yaptı ve panel için konuşmacılar sahneye davet edildi.

Moderatörlüğünü Mithat Kırayoğlu’nun yaptığı panelin konuşmacıları; Prof. Dr. Adnan Diler, Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan ve Dr. Gökşin Ilıcalı oldu. Kapanış ve değerlendirme konuşmasını ise TKB Genel Sekreteri Sezer Cihan yaptı.

Panelin ardından Mehmet Çuhadar ve Sibel Selçuk’un rehberliğinde, kadim uygarlıklardan günümüze Bodrum’un aydınlık tarihini anlatıldı. Halikarnassos'un giriş kapılarından biri olan Myndos Kapısı, 1402 yılında St. Jean Şövalyeleri tarafından inşa edilen Bodrum Kalesi, Sualtı Arkeoloji Müzesi ve Bodrum Belediyesi Deniz Müzesi ziyaret edildi.

 

Sunumlar

Açılış Konuşması

Ahmet Aras, Bodrum Belediye Başkanı

Kentimizdeki koruma çalışmalarını yürütebilmek için 2020 yılında, Bodrum Belediyesi KUDEB’in kurulmasını sağladık. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı Bünyesindeki Koruma Uygulama ve Denetim Şube Müdürlüğünden arşiv devrini gerçekleştirerek çalışmalara başladık.

Tarihi Kentler Birliğinin “Bin Günde Bin Eser” fonundan; Pınarlıbelen Sarnıç Restorasyon ve Çevre Düzenlemesi, Dağbelen Okul ve Öğretmen Lojmanı Restorasyon ve Çevre Düzenlemesi, Akyarlar Arkeopark Alanı Restorasyon ve Sergileme projeleri için hibe desteği aldık.

2019 yılında TKB Koruma Özendirme Yarışmasında, Bodrum Kent Müzesi ile Uygulama Ödülü, 2020 yılında Müze Özendirme Yarışmasında Bodrum Deniz Müzesi ile Deniz Müzeleri dalında ödüle değer görüldük.

Bodrum’un en önemli alanlarından olan Halikarnassos Kent Surları Restorasyon ve Çevre Düzenleme Projesi çalışmalarımız devam ediyor. Her yıl doğal ve kültürel miraslarımızla ilgili farklı etkinlikler düzenliyoruz. Hemşerimiz olan Heredot adına düzenlediğimiz Herodot Haftası ve Uluslararası Herodot Çalıştayı bunların arasında yer alıyor. Ayrıca, Bitez Mandalina Hasat Şenliği, Ortakent Acı Ot Festivali, Karaova Bağbozumu Şenlikleri, Karaova Çömlekçi Zeytin Hasatı kırsal mirasımızı tanıttığımız ve ilgi gören etkinliklerimizden. Bodrum, bulunduğu konum itibarıyla oldukça bereketli topraklara sahip. Yöremize özgü pek çok endemik bitkimiz mevcut. Bu doğal zenginliğimizi yaşatmak için geçtiğimiz aylarda Karaova İsmail Hakkı Tonguç Tarım Okulu ve Müzesini açtık. Burada gençlerimizin katıldığı Karaova Tarım Kampı düzenleniyor. Tarım AR-GE ve Yerel Tohum Merkezimizde ise tohumlarımızın geleceğini güvence altına almayı hedefledik. Etrim Tarım Parkındaki yağhane binasının da restorasyonu tamamlandı. Bu bölgede, aynı zamanda bağ ve kültür rotaları için çalışmalarımız devam ediyor. Belediyemiz bünyesinde İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğünü kurduk.

Zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin yürütülmesine olanak sağlayan yönetmelik değişikliğine karşıyız. Bunun için gerekli yasal süreçleri dâhil olduk ve takip ediyoruz.

Bodrum’daki koruma çalışmalarımıza Muğla Valiliği ve Bodrum Kaymakamlığı desteklerini sunuyor. Akademisyenler ve sivil toplum örgütleriyle de yakından çalışıyoruz. Tarihi Kentler Birliğinin doğal ve kırsal mirasınsın korunmasını, Bodrum’da gündeme getirmesinden dolayı çok mutluyuz. TKB ve ÇEKÜL Vakfına katkıları için teşekkür ederiz.

Panel: Arkeolojik Alanlar ve Kırsal Miras

Mithat Kırayoğlu, Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi ve ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı

İklim krizi, tüm dünyada etkisini arttırıyor. Bununla birlikte, yeni nesil koruma anlayışı da güçleniyor. Kültür mirasını artık tek başına korumak yeterli değil. Doğal mirasımızı, Dünya’mızı koruyamazsak “dayanıklı kentler” yaratamayız. Koruma başlıklarımızdan biri olan kırsal miras ve doğal mirasın korunmasını Bodrum’da bir kez daha gündeme getirmek istedik. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras ve ekibine çok teşekkür ederiz.

Bugün asıl konumuz; doğal mirasın kültürel mirasla birlikte korunmasının gerekliliği, zorunluluğu ve faydaları üzerine. Ayrıca, buna arkeolojik mirası ve kırsal mirası da ekledik çünkü doğal mirasımız o kadar değerli ki bazen yer altındaki madenleri daha değerli zannedip, doğal mirasımızı feda edebiliyoruz.

Türkiye gibi, uygarlıkların beşiği olan bu büyük kültür ülkesinde esas maden, yer altındaki arkeolojik zenginliğimizdir. Bu nedenle arkeolojik mirası da konu başlıklarımızın arasına aldık. Eğer Türkiye’nin yerel yönetimleri ve bütün yöneticileri değerlerimize sahip çıkarsa; Türkiye, dünya halkları arasında çok saygın bir yer istemeye hak kazanacak ve bu hakkı alacaktır. Esas diplomasinin ve esas koruma hareketinin bu olduğunu düşünüyoruz.

Biz Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı olarak yerel yönetimlerin yanında çalışmaya, etkinlik göstermeye devam edeceğiz. Bu toplantının Bodrum’da yapılmasının bir başka nedeni de Bodrum’u keşfeden ve tüm değerleriyle tanıtan Halikarnas Balıkçısı’na bir selam duruşunda bulunmaktır. Halikarnas Balıkçısı’na selam etmek, şu sözü vermek demektir: Büyüyen Bodrum’un zenginliğini bir gelişme olarak kabul edeceğiz ama bu gelişmenin tehdit edici boyutlarına karşı da dikkatli olacağız. Böyle bir kararlılığı, değerli panelist dostlarımızın katkılarıyla, onların anlatımıyla sizlere aktaracağız ve Bodrum’da buluşmanın anlamını ilan edeceğiz. Katılan herkese teşekkür ediyorum.

Pedasa ve Leleg Yarımadasının Kırsal Kimliği Üzerine

Prof. Dr. Adnan Diler, Arkeolog

Bodrum yarımadası, aslında bir havza kültür bölgesidir. Havzada ise farklı kültür bölgeleri, yani kendi içinde farklı kültürel alanlar vardır. 6. yüzyıl, Perslerin Anadolu’yu yağmaladığı dönemlerdir. Tepelerde yaşayanlar, saldırılardan korunmak için daha yüksek surlar ve büyük yerleşmeler ortaya çıkarmışlardır. Tüm yapılaşmalar birbirine benzer ve tekrar eder.

Perasaya gelince, burası bir Leleg yerleşkesidir; toprakların nasıl kullanıldığını gösteren bir yerdir. Fazlaca tümülüs vardır ve anıt mezarlar tepelerin üzerindedir çünkü Lelegler büyük bir dayanışma içindedir; ölülerini kendi ata topraklarına gömerler. Aynı zamanda, bunlar sınırları da gösterir. Geleceğe mesaj iletirler, atalarını yüceltirler ve kendi egemenliklerini yansıtan yapıtlar yaparlar. Muhteşem bir arazi kullanım yetileri vardır, bir çoban kültürü değildirler.

Ege Bölgesi için “Türkmen yörüklerinden önce Yunanlılar ve Karyalılar burada yaşardı.” diye bilinir. 6. yüzyılda bölgede nüfus çok artmış; dış surların içine bir de iç sur yapılmıştır. Athena Tapınağı ise şehrin dışındadır. Tapınaklar tüm yarımada için saygı görülesidir. Tapınak ve mezarları sadece bir malzeme olarak yorumlayamayız; yerli halkın değişimleriyle de yorumlarız. İlk yerleşmecilerin mezarları çok minimaldir, bu buluntular tarihi de ele verir; yaşam kültürünü bize anlatır. Meskenler Ege kültürünü de yansıtır. Yarımada kimliğinin en büyük tanıkları kübik çiftlik evleridir. Her biri ayrı bir özelliktedir. Zamanla gelişerek bu hâli almışlardır.

"Doğaya karşı yapılan yatırım asla verimli olamaz"

Bu bölgeyi yatırım yapmak gibi amaçlar için gözden çıkarmamalıyız; Bodrum’u rezerv alanı olarak korumak gerekiyor. Doğaya karşı yapılan yatırım asla verimli olamaz, yapılan işler kamu yatırımı olarak değerlendirilemez. Tarım terasları eski çapta, ne kadar özenle yapılmış, korunmuş ve her yere yayılmış… Bu alanlar tescile lâyık görülmelidir. Bir manifesto çıkacaksa, bu gereklilikler mutlaka yazılmalıdır. Kentin en önemli donatı ve kimliğini temsil eden öğe tarım teraslarıdır. Kırsal silüet ve yarımadanın tüm limanları kalıntılarla doludur. Çataltepe’de 10 milyon yıl önceki peyzajı görebilirsiniz. Bunların tümü, doğal miras alanları olarak tescil edilmeli ki bunun yapılması için yerel yönetimlerle çalışmaları yürütmeye devam ediyoruz.

Kırsal yaşam; yani tarım terasları ve çiftlikler, Marshall yardımına kadar hiç değişmeden gelen bir yaşam modelidir. Kültürel mirasın kesintisiz devamını gösteren kalıntılar olarak, koruma çalışmalarımızdan yola çıktık. Bizim kültür envanterimizin başlangıcı Bodrum’dur çünkü kentin hızla zarar gördüğünü fark etmiştik. Envanter çalışmalarını 4 cilde zor sığdırdık. Bu alanlar turizmde nasıl değerlendirilir, asıl konu budur. Leleg Kültür Yolu önemli bir projemizdir, şu an çalışmalarımızı yürütüyoruz.

Çevre yolu ise herkesin unuttuğu bir konu, Bodrum yarımadasının ölüm fermanıdır. Bu yarımadanın hiç yapılaşmamış bir bölgesinden geçiyor. Hepimiz  “Biz çevre yolu istemiyoruz, doğayı istiyoruz!” demeliyiz çünkü bu büyük sorun devam ediyor. Yapılması planlanan yol, her şekilde engellenmelidir.

Geç Antik Çağ Kent Oluşumunun Kissebükü Özelinde Genel Hatlarıyla Değerlendirilmesi

Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan, Arkeolog

Kissebükü yerleşimi; akropol, sahil şeridi ve kuzeybatı yamaç-kule civarı olmak üzere üç alandan oluşmaktadır. Kıyıdan 300 metre mesafede, kentin kuzeyinde koya hâkim, fazla yüksek olmayan bir tepe üzerinde yer alan akropol iç ve dış surlardan oluşan küçük bir kale görünümündedir. Sur duvarları ve yüzeyde tespit edilen seramik buluntular, Arkaikten Roma’ya kadarki bir döneme işaret etmektedir. Henüz hiçbir çalışma yapmadığımız, sınırlı verilerini yüzey araştırmaları sırasında elde ettiğimiz akropol alanın, sur duvarları ve seramik buluntulardan yola çıkılarak Kissebükü’nün en erken evresini oluşturduğu söylenebilir. Bir yerleşim ya da kentten ziyade askeri bir üst, savunma alanı, geçici bir karargâh, gözetleme noktası gibi amaçlarla kullanıldığı ileri sürülebilir. Önümüzdeki yıldan itibaren alanda yapılacak kazılar bizi, kanıta dayalı sonuçlara ulaştıracaktır.

Dört yıldır sürdürülen kazılar ve beraberinde yürütülen yüzey çalışmaları sonucu elde edilen tüm bulgular koyun, 1 kilometrelik sahil şeridini kaplayan, kıyıdan 200 metre içerilere kadar uzanan yapıların tamamının, MS 5. yüzyıl ortalarında kurulmuş 7. yüzyılın başlarında Arap akınlarından sonra terk edilmiş Geç Antik Çağ yerleşimine ait olduğunu göstermektedir. Bu bulgular bize Kissebükü’nün mevcut bir kentin var olan temelleri üzerinde şekillenmeyip, sıfırdan planlanmış 2. tip erken Bizans kentleri grubunda olduğuna işaret etmektedir. İlk zamanlarda temkinli olarak yaklaştığımız bu düşünceyi destekleyici nitelikteki sonuçlara önemli ölçüde ulaşılmıştır. Bununla birlikte, mevcut yapıların farklı evrelerinde ya da kazısı yapılmamış alanlarda bir kent ölçeğinde olmasa dahi, antik dönem yerleşimlerine ait izler olabileceği ihtimali de saklı tutulmaktadır.

"Tarihi ve doğal doku birbirini tamamlıyor"

Kissebükü Antik Kentindeki koruma ve yaşatma çalışmaları, tarihsel değere sahip mirasın yüzlerce yıl sonrasında da var olmalarını amaçlıyor. Kissebükü’nün günümüze aktarılan tarihi değerlerinin korunması, aynı zamanda konumu itibarıyla, bu korumanın doğayla bütünlüğünün bozulmadan sağlanmasının gerekliliğini de ortaya çıkarıyor. Kent, ören yeri olmanın yanı sıra uzun sahil şeridiyle deniz turizminin önemli uğrak noktalarından biri; ayrıca tarım faaliyetlerinin de aktif olarak sürdürüldüğü bir üretim alanıdır. Bu faktörler koyu, sadece bir ören yeri olarak tanımlamanın ötesine taşıyor. Bunun sonucunda, Kissebükü’nün tarihi dokusu korunurken doğa ve yerel unsurlardan ayrı düşünülemeyeceği; tarihi ve doğal dokunun birbirini tamamladığı, biri için diğerinin feda edilemeyeceği ya da edilmemesi gerektiği gerçeğinden hareket edilerek, koruma programının yanı sıra bir alan yönetiminin de oluşturulması hedeflenmektedir.

Kissebükü’nün 2002-2003 yıllarında ICOMUS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) tarafından “risk altındaki dünya mirası listesi”ne alınmış olması, bölgedeki arkeolojik ve doğal yapıyı koruma ve yaşatma çalışmalarına ivedilikle ihtiyaç duyduğunun açık bir delilidir. Çalışmalarımızı bu öncelikler ve ilkeler doğrultusunda yürütmek gayretinde olduğumuzu da bu vesileyle belirtmek isterim. Kazı çalışmalarımıza verdikleri desteklerden ötürü Bodrum Kaymakamlığına, Bodrum Belediyesine ve Türk Tarih Kurumuna teşekkürlerimi sunuyorum.

Sandima Köyü: Karya’da Bir Koruma ve Yaşatma Projesi

Dr. Gökşin Ilıcalı, Argos Turizm Kurucu Ortak

Sandıma bir Leleg bölgesi; 1400’lerden sonra bölgeye Türkmenlerin gelmesiyle de bir yörük yerleşimine dönüşüyor. Tipik sivil mimari örneklerinin yoğun olduğu, bu anlamda muhtemelen Türkiye’deki nadide örneklerden biri. Tepesinde bir savunma kalesi, kalenin yakınında ise tarım terasları; ayrıca hayvancılık için ayrılmış mera alanları bulunuyor. Şu an yılın sadece yedi ayı akan nefis bir dere var ki bizim projemiz hayata geçtiğinde derenin yıl boyunca akmasını öngörüyoruz. Sivil mimari olarak ise  “musandıralı ev” diye tanınan evleri görüyoruz. Bunlar az eşyalı, kübik yapılı, asimetrik olarak gelişen, küçük çok özgün evlerdir. Bu köyün sakinleri 1950-1960’lı yıllarda bölgeyi terk etmeye başlıyor. O yıllara kadar, yani 600-650 yıl boyunca aynı yaşam şeklini sürekli sürdürmüşlerdir. Ayakta kalan yaklaşık 150 kadar ev bulunuyor. Temizleme izni alarak ve bölgenin SİT Alanı ilan edilmesini sağlayarak köyün korunmasını ayrıcalıklı şekilde önceledik.

Çalışmaya başladığımızda Sandıma Köyü bomboştu. Burayı yeniden yaşayan bir köy yapmak, ağaçlarının gölgesinde hep birlikte oturmak için bir proje başlattık. Daha önce Kapadokya’da yürüttüğümüz konut projesini örnek aldık. Koruma Kurulu ile sürekli iletişim hâlindeyiz ve doğal dokuyu mimariyle, yaşam kültürüyle birarada ele almaya çalışıyoruz. Bugüne dek bölgede yaptıklarımız ağırlıklı olarak parsellerin temizlenmesi, bölgenin yarısından fazlasının rölöve çalışmalarının çıkarılması ve kurul onayına gönderilmesidir. Bir sonraki adım ise büyük ölçekli restorasyon projesidir. 2024 yılında başlayacak restorasyon çalışmasının 2025 yılında tamamlanmasını ve köyde hayatın başlamasını öngörüyoruz.

Buraya yapacağımız konutlar beyaz mı olmalı, yoksa taş dokuyu mu görmeliyiz? Bu detaylar bile çok önemli. Köye, kendi sakinleri için konutlar ve bir butik otel yapmak köydeki turizmin sürdürülebilir olmasını sağlar, geleceğe dönük akıllı bir model oluşturur. Ne yapmak istediğimizi anlatabildiğimi sanıyorum: Mimariyi kullanarak arkeolojik alanları kalkındırmak, doğam mirası korumak; mevsimsel turizm yerine kalıcı bir hayatı başlatmak, yıpratmaktan çok restore etmek. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bodrum Kentinde Arkeoloji ve Müze Çalışmaları

Alper Çınar, Seramik ve Heykel Sanatçısı

Bodrum için hazırladığımız üç proje, sanat eserlerine dayanarak planlandı. Bu projelerin ilki Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Teşhir ve Kazı Alanı. SİT Alanında konumlanan müzedeki yürüyüş yolu, heykel kaideleri yerleştirmeleri, teşhir alanı ve kütüphane olarak kullanılacak yapılar tamamen bilimsel veriler ışığında tanımlandı. İkinci projemiz; Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camisi Türbesinin içinde bulunduğu, eski Osmanlı Tersanesi. Karşılama yapısı olarak kullanılan sarnıç ve çevresindeki metruk binalar eskiye uygun şekilde yenilenecek veya yeniden yapılacaktır. Her iki öngörümüzde de bu projeler kent estetiğine ve koruma kurulu ilkelerine uygun olarak ele alınacak. Üçüncü projemiz ise Myndos Kapısı Müzesi. Saha çalışmaları sayesinde bölgedeki yapılar incelendi; dönemsel olayların heykel ve resimlerle sergilenmesi planlandı.

Projeler hazırlanırken toplumsal fayda, ruhsal fayda, belediyecilik faydaları ve eğitim faktörünün önemini gözettik. Çocukların yaşam alanlarını mutlaka projelere dâhil ettik. Sürdürülebilirlik, bizim için temel ilkedir. Bu ilkeyi uygulayabilmek için de sivil toplum kuruluşlarıyla, halk ile belediyenin öngördüğü model içinde birlikte çalışmak gerekiyor. Projeleri hazırlarken en zorlandığımız nokta, bu farklı kutuplar arasındaki etkileşimi sağlayabilmekti.

Sanat eserlerini kendimiz hazırlıyoruz. Eserleri hazırlarken bilim insanları ve üniversitelerden danışmanlık alıyor, arkeolojik kazılarla ilişki kurarak eser tasarımı yapıyoruz. Şu an heykel atölyemizde 20 sanatçımız var. Eserler yerleştirilirken hiçbir ağacın kesilmemesini sağlayacağız. Uluslararası standartlarda hazırladığımız bu projeyle alanın, kentteki eğitim politikalarının da bir parçası olmasını hedefliyoruz; kentlilerin ihtiyaçlarını gözeterek tüm süreci yürütmeye çalışıyoruz.

Kapanış ve Değerlendirme

Sezer Cihan, TKB Genel Sekreteri

Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı olarak, koruma politikalarında sürdürülebilirliği nasıl sağlayacağımızı ve afetlerden meydana gelecek olan risklere karşı, mirası bir güç olarak nasıl kullanabileceğimizi planlıyoruz. Bu süreçlere özellikle gençlerin katılmasını çok istiyoruz. Bazen sahada anketler yapıyoruz, “Kültürel mirasa, kimliğe, dokuya bakış açısı nasıl?” diye sorduğumuzda görüyoruz ki gençlerimizi bu kanala doğru çekmemiz lazım. Onları bilinçlendirmemiz lazım.

Dünyanın en iyi projesini tasarlayabilir, hedefler koyabiliriz. Fakat etkileşime geçmek hepsinden önemlidir. O nedenle gençlerle etkileşime geçmenin yollarını bulmamız gerekiyor. Bu çerçevede de Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken, kültürel miras alanında yeni hedefler koymamız ve planlamamız gerektiğinin farkındayız. Bu hedefleri birlikte gerçekleştireceğiz çünkü gücümüz birlikteliğimizden geliyor. Bugüne dek tarihi ve kültürel mirasın korunması anlamında vermiş olduğunuz bütün destek için teşekkür ediyor, hepinize çalışmalarınızda başarılar diliyorum.