Selimiye Camisi özgün haliyle korunmalıdır
Mimar Sinan’ın başyapıtlarından Selimiye Camisi’nde yapılması düşünülen restorasyon çalışması bir tartışma başlattı.
ÇEKÜL Vakfı, kurulduğu günden itibaren, kurucu başkanımız Prof. Dr. Metin Sözen’in uzun yıllar boyunca sürdürdüğü akademik çalışmaları, araştırmaları ve birikimine dayanarak Mimar Sinan’ın mirasının korunması ve bu mirasın evrensel bir değer olarak benimsenmesi amacıyla birçok proje yürüttü. Bu birikimin ışığında aşağıdaki hususların altını çizmek istiyoruz.
Mimar Sinan’ın başyapıtlarından Selimiye Camisi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almasıyla uluslararası düzeyde “Üstün Evrensel Değer” (Outstanding Universal Value) taşıdığı tescillenmiş bir kültür varlığıdır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, ilgili Koruma Yüksek Kurulu İlke Kararları ve UNESCO Dünya Mirası Uygulama Rehberi, böylesine bir yapının restorasyon süreçlerinde özgünlük, bütünlük ve belgelendirme ilkelerinin gözetilmesini zorunlu kılar.
Selimiye Camisi kubbesinde yer alan tezyinat ve kalem işlerine ilişkin tartışmalar, yalnızca belli bir argümanı değil, aynı zamanda hukuki ve bilimsel sorumlulukları da içermek zorundadır. Uluslararası belgeler (Venedik Tüzüğü, Nara Belgesi vb.) ile ulusal mevzuat, varsayıma dayalı restorasyon çalışmalarından kaçınılmasını, mevcut tarihsel katmanların korunmasını ve yapılacak her müdahalenin belgelere dayalı olmasını şart koşar. Dolayısıyla, özgün nitelikleri yok sayabilecek her türlü uygulama, yapının UNESCO kriterleri açısından da risk oluşturabilir.
Restorasyonun temel amacı yapının özgünlüğünü ve tarihsel sürekliliğini koruyarak gelecek kuşaklara aktarmaktır. Selimiye özelinde, bu süreç yalnızca teknik uzmanlık değil, aynı zamanda disiplinlerarası işbirliği, şeffaflık ve yetkin kurumların ortak kararlarını gerektirir. Bilimsel temellere dayalı, ulusal ve uluslararası koruma ilkeleriyle uyumlu bir yaklaşım benimsenmedikçe, Selimiye Camisi’nin evrensel değerine zarar verme riski ortaya çıkacaktır.
Selimiye Camisi’nin korunması yalnızca Edirne’nin veya Türkiye’nin değil insanlığın ortak belleğinin korunmasıdır. Bu sorumluluk, her restorasyon adımında evrensel koruma ilkelerine bağlı kalmayı, şeffaf süreçlerle hareket etmeyi ve Sinan’ın mirasını gelecek kuşaklara özgün haliyle aktarmayı gerektirmektedir.