ÇAĞLARIN MİMARI SİNAN AĞIRNAS’TA YAŞIYOR | ÇEKÜL

ÇAĞLARIN MİMARI SİNAN AĞIRNAS’TA YAŞIYOR

05.07.2005

25 Haziran 2005 tarihinde Dünya Gazetesi'nin Cumartesi-Pazar ekinde, Bahar Çuhadar'ın Prof. Dr. Metin Sözen ile yaptığı röportajı yayımlıyoruz...


Ağırnas’ın, Mimar Sinan Evi’nin tarihi ve özellikleri konusunda kısa  bilgi verir misiniz?

Anadolu’nun, Kapadokya bölgesinin derinlikli tarihinin yaşadığı tüm evreleri, bir bakıma Ağırnas da varlığında taşımakta. Çok geniş olmayan Ağırnas odaklı bir daire çizerseniz, farklı oluşan ilginç coğrafyasının kazandırdığı olanaklarla burasının, “özel bir yerleşme alanı” olduğunu görürsünüz. Bugüne kadar eksilmeyen artan önemi de buradan kaynaklanmakta. Çevredeki arkeolojik kazılar, elde edilen buluntular, bunun somut kanıtı.

Erciyes dağının eteklerinde yer alan Ağırnas vadisinin yamaçları, “tüf” denen  beyaz ve kırmızı renklerde yumuşak kayalarla kaplı olduğu için, kolayca oyulmaya, gereksinim duyulan her tür işlev için kullanılmaya hazır bir ortama sahip. Bu nedenle, Anadolu’ya egemen olmak isteyen her ulusun bıraktıkları taş gibi kalıcı değerler burada güçlü hissedilmekte, birbirine bağlanarak günümüze ulaşmakta. Ayrıntılı-düzeyli araştırmalar, “bilinenin çok ötesinde kültürel varlığı” önümüze serebilecek nitelikte. Kültepe örneğinde olduğu gibi, diğer coğrafyalarla tarihin her evresindeki çok boyutlu ilişkiler de gün ışığına çıkabilir.

Uzağa gitmeden Ağırnas’da, görünen yapıların altına adım adım  inildiğinde, tüm veriler bir bir kendini ele verir. Bunun somut örneği, Mimar Sinan ailesinin oturduğu, bugün onarıma alınan evdir. Evin  orta katı 1939, üst katıysa 1951 yılında tamamlanmış, bu görünenin altındaysa Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinin izleri birbirlerine karışmakta, birbirini izlemekte. Böylesi birliktelik, farklı bambaşka bir etki yaratmakta, değişik yorumlara ve bilgilere gereksinim göstermekte.

Ağırnas’ın yerleşim ilkelerine, özellikler içeren doğal dokusuna bu açıdan bakıldığında, taşın öne çıktığı, taş ağırlıklı bir yapının yerleşmenin bütününe egemen olduğu görülür. İki katlı taştan evlerin, dar sokakların büyük bir uyum içinde birbirine bağlandığı Ağırnas, aynı zamanda bu görünümüyle, çevredeki diğer yerleşmelerle ortak değerleri paylaşmakta. Bizlerin, “dokunun bütününü koruma, ayrıntıları yitirmeden yaşatma” ilkemize uygun sağlam ipuçları, burada varlığını henüz  saklıyor. Mimar Sinan’ın çağları aşan kimliğiyle de, verdiğimiz koruma kararı, sürekliliğe dönüşme umudu taşıyor.
            
Mimar Sinan Evi’nin onarımına ne zaman başlandı? Proje başlamadan önce evin durumu nasıldı? Projeyi kimler, hangi kurumlar yürütüyor? Düşünce olarak nasıl ortaya çıktı?
 
Dilerseniz tüm soruları, süreci dikkate alarak cevaplayayım. Bunun yarım yüzyıla uzanan bir öyküsü var. Afet İnan başta olmak üzere,  Mimar Sinan konusunda çalışanların katıldığı Ağırnas’daki anma toplantıları, hazırladığımız kitaplar, belgesel filmler, “yerleşmeyi bütünüyle koruma” çabalarımız nedeniyle, yarım yüzyıldır ilgim Ağırnas’ın üzerinden hiç eksilmedi. Bu ilgi, ivme kazanarak bugüne kadar kesintisiz sürdü. 1990 yılından sonra, ÇEKÜL/ Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın “Sinan’a Saygı” başlığı altında geliştirdiği kapsamlı proje doğrultusunda,  yerel-ulusal-evrensel boyutları içeren bir çalışma, hızla gündem oluşturdu.

İşte bu amaçla, “Ağırnas” ve “Mimar Sinan” odaklı bir dizi tasarım-uygulama-tanıtım çalışması birbirini izledi. Tüm kurum-kuruluş-kişiler desteğe çağrıldı. Bu arada Mimar Sinan’ın torunlarının oturduğu ev ve çevresinin değerlendirilmesi gündeme geldi. Kayseri Valisi Nihat Canpolat, onarım-işlevlendirme olayını başlattı ve desteğini sürekli kılarak, çalışmaların “anlamlı bir bütünlüğe” ulaşmasının yolunu açtı. Bu projelere sürekli katkısı nedeniyle, Tarihi Kentler Birliği’nin “başarı ödülünü”de alan Ağırnas Belediye Başkanı Mehmet Osmanbaşoğlu’nun yerel-ulusal alanda yarattığı olumlu etki ve yaygınlık, sorduğunuz birbirini tamamlayan sorularınızın zeminini oluşturdu.  2000 yılı, bir bakıma bu coşkulu çabaların dönüm noktasıydı.

Bu başlangıç döneminde, bir dizi katılıma dayalı, yerleşmenin bütününe yönelen gelişme dikkati çekti. Önce Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin bu dönemdeki dekanı, ÇEKÜL Vakfı Kayseri Temsilcisi Prof. Dr. Hüseyin Yurtsever’in başkanlığında, Ağırnas’ın “koruma amaçlı” planına başlandı. Yrd. Doç. Dr. Sencer Erkman yönetiminde Mimar Sinan’ın “çocukluk dünyasını” oluşturan ortamların tasarımına geçildi. 

Böylesi çabaların yoğunlaşmasına ivme kazandıran  Kayseri Valisi Nihat Canpolat, bir süre “Ağırnas Ortaokulu” olarak kullanılan yapıyı üniversiteye, “Mimar Sinan Araştırma Grubu” çalışmalarına verdi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Taşçı Okulu”, kurslara burada başladı. Bunu, yapımı 1911 yılında tamamlanan eski “Ağırnas İlkokulu”nun “Mimar Sinan Kültür Merkezi” ve “Belediye” etkinlikleri için, valilik tarafından Ağırnas Belediyesi’ne devri izledi. Çevresiyle birlikte onarılan bu yapıyla Ağırnas, yakında çok yönlü çalışmalara ortam bulmuş olacak.

Herkesin ilgiyle izlediği bu girişimlerin aralıksız sürmesini sağlayan Ağırnas Belediyesi, “değişimin işareti” bir dizi uygulamayı yaşama geçirmeye başladı. “Agios Prokopios Kilisesi”ni sağlıksız ortamından arındırarak, çevrede bulunan tarihi malzemelerin güvenlik altına alındığı, altında çıkan yeni buluntularla birlikte çok farklı bir mekan haline dönüştürdü. Akbin Deresi çevresinde gün ışığına çıkarılan “Yeraltı Kenti” önünde, Mimar Sinan’ın kızının adının verildiği “Neslihan Parkı”, değirmenlerin yer aldığı vadinin yolu doğa yürüyüşlerine uygun hale getirilerek bitirildi. Bu arada Ağırnas’ın ana girişi yeniden düzenlenerek “Prof. Dr. Metin Sözen Bulvarı” olarak adlandırıldı. Mimar Sinan belgelerinde adı geçen “Ağa Pınarı”, “Sinan Pınarı”, “Karagöz Çeşmesi”, halk arasında “Mimar Sinan Hamamı” olarak bilinen yapı, tarihi mezarlığın duvarları, yeniden değerlendirmeye alındı.

Ve bu süreçte ÇEKÜL Vakfı’nın, yerleşmenin doğal-tarihsel-kültürel tüm varlığının korunması hedefine uygun olarak, Yrd. Doç. Dr. Suat Çabuk, özverili çabalarını kesintisiz sürdürdü. Böylece Mimar Sinan için düzenlenecek “Müze Ev”, onun Ağırnas’a bıraktığı yapıtlarıyla birlikte, sağlıklı bir bütünün parçası olduğu vurgulanmaya çalışıldı

Onarım şu anda hangi aşamada?    

Diğer yerleşme yerlerine örnek olmak üzere Ağırnas’da başlatılan bu projeler, benim yönlendirmem doğrultusunda, “çok yönlü, geniş katılımlı” bir çerçeve içinde belirlenen hedeflere, tutarlı bir biçimde yol almakta. Bir süredir boş, etrafı yer yer yıkılmış, toprakla dolu olan  Mimar Sinan’ın torunlarının evi ve çevresiyse, girişimin çıkış noktası için il özel idaresi tarafından ailesinden, Ahmet Öztaş’tan satın alınmış, hemen ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmiş, bakanlık 2002 yılında onarılmak üzere Güntaş Şirketi’ni görevlendirmiş, restoratör mimar Nüvit Bayer’in özenli-özverili çabalarıyla, çalışmanın şu anda birinci evresi tamamlanmış bulunmakta. Kısa bir süre sonra, yeni buluntuların ışığında, kalan bölümler zaman yitirilmeden bitirilmeye çalışılacak.

Mimar Sinan’ın evi onarıldıktan sonra ne amaçla kullanılacak? Burada kültürel çalışmalar gerçekleşecek mi?

Çevresiyle bütünleştirilmesi, saptanan “Müze Ev” işlevi doğrultusunda donatılması işlemleri, bu aşamadan sonra başlayacak. Bakanlık uzmanlarının, ülkemizin duyarlı sanatçılarının düşünce ve birikimleriyle, Mimar Sinan’ın yapıtlarının “özgün yalınlığı” dikkate alınarak, farklı bir anlatım  yolu denenecek.
 
Ayrıca yapının altında tüm yapı adasını içerecek biçimde tarihin derinliklerine giden değişik işlevler için kullanılmış mekanlara rastlanmakta, bu da çalışmayı çok yönlü ele almayı kaçınılmaz kılmakta. Heyecan verici bu durum, kuşkusuz gelecek için “yeni olanaklar” yaratmakta.  Başta, görünen ve görünenin altındaki mekanlarda bölgenin tarihini-kültürünü okutacak öğelere yer vermek gerekmekte.

Yaşam kültürü, üretim kültürü, bunun için kullanılmış birimler, çok farklı bir yaklaşımla gezenlere sunulduğunda, “düz müze anlayışını aşan” farklı bir ortam ortaya çıkmakta. Kitaplık, arşiv, sergi, dinlenme, toplantı mekanları ve açık, yarı açık alanlarıyla devingen bir etkinlikler merkezi oluşmakta. Buna, daha bilinmeyen mekanlar eklendiğinde, sanırım  çok özgün “yerleşme evrelerini ve ilkelerini gösteren” denenmemiş, bütünlüğü olan bir “kültürel dünya” sunmayı, ülkemiz başarmış olacak. Mimar Sinan’ın varlığıysa bunu simgeleyecek. Ağırnas’ın bütünüyle korunmasında yine onun “destekleyici kimliği”, hemşehrilerinin yanında günümüzde de yaşamaya devam edecek. 

Restorasyon çalışmalarına katkıda bulunan dışardan kişi ve kurumlar oldu mu?

Saydığım kurumlar dışında katılım olmadı. Ancak ÇEKÜL Vakfı’nın, alanlarında kendini kanıtlamış ünlü sanatçı üyeleri, düşünce ve uygulama aşamasında bu özgün denemenin düzeyli bitmesi için, her türlü desteği vereceklerini çalışmanın daha ilk günlerinde açıkladılar. Şimdiden, “devingen-nitelikli” bir yaklaşıma olanak sağlayacak tasarımları, tartışmaya açmaya başladılar. Örnekler, geçmiş uygulamalara eleştirel bakışı içermekte, dünyadaki gelişmelerin yakından izlendiğini göstermekte…

Evin restorasyonu orijinal haline uygun şekilde mi oldu?

Herkesin her aşamada içinde olduğu, tüm aşamaların tartışılarak yürütüldüğü, ortaya çıkan değerlerin kuram-kurallarına uygun korunmasına çalışıldığı bir süreç yaşanıyor. Sık sık tanık olduğumuz gibi, başını sonunu, aşılan güçlükleri sormadan, “sürekli eleştiriyi geleneğe çevirmiş” kimliklerin yine de söyleyeceklerine açık olmak gerekiyor. Mimar Sinan’ın doğduğu, vakıflarıyla varlığını yaşattığı, tarihin her evresinin ipuçlarının bulunduğu böyle bir yerleşmenin “bugüne kadar göz ardı edilmesi”, sanırım en büyük eleştiri konusu olmalı. Gönülden “emek verenlerin”, zor koşullara karşın “katkıda bulunanların” eleştirisiyse haklı, “en kutsal” eleştiri olarak görülmeli.

Daha şimdiden onları kutlamamız gerekir. Çünkü “yoku var”ediyorlar... Mimar Sinan’a bağlılıklarını “emekleriyle” belirtiyorlar... Küçük bir evden dünyaya, “kalıcılığın” yolunu göstermeye çalışıyorlar...       


Kaynak: Dünya Gazetesi, Cumartesi-Pazar Eki, 25 Haziran 2005