2007 KÜLTÜR VE SANAT BÜYÜK ÖDÜLÜ TÖRENİ PROF. DR. METİN SÖZEN’İN KONUŞMA METNİ | ÇEKÜL

2007 KÜLTÜR VE SANAT BÜYÜK ÖDÜLÜ TÖRENİ PROF. DR. METİN SÖZEN’İN KONUŞMA METNİ

01.02.2008

Kültür ve Turizm Bakanlığı
2007 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Töreni
18 Ocak 2008, Türkocağı Salonu, Ankara

Bu binada konuşma yaparken duygulanıyorum. Burada eski dostlarım var. Bu binayı Cumhuriyetin olmayan olanaklarıyla yapan mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkentini yaratma heyecanını her zaman içimde taşıdım. Onun seksen küsur yaşındaki coşkulu anlatımları, “yoktan var etme” duygusu ve kurumları oluştururken çekilen sıkıntıların, gelecek umutlarını nasıl perçinlediği hakkındaki bilinci, Cumhuriyet Türkiyesi’ni bu günlere taşıyan en değerli öğelerdir.

O yüzden, kamu, yerel, sivil, özel birlikteliğinin bir sonucu olan bu ödülü, bu dört kesimin geleceği kurmada ve Cumhuriyet Türkiyesi’ni farklı yerlere taşımada, kaçınılmaz “beraberliğinin” bir simgesi olarak görüyorum.

Kentlerde yarın çocuklar doğru yaşayacaksa, bizden daha iyi yetişecekse, bu toprakların altındaki ve üstündeki uygarlık ürünlerinin, kendilerini diğer uluslardan farklı kıldığının “bilincinde” yetişmeleri, bizim bu mücadelemizin temel hedefi olmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanıma, Sayın Meclis eski ve yeni Başkanıma, Sayın Kültür Bakanıma bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum: İnsanların ve toplumların böyle bir araya gelmeleri “kültür önceliğini” yeni bir gündemin olmazsa olmazına koymaları, Türkiye’nin gelecek umududur.

Türkiye Anayasası doğru yazılacaksa, birinci maddesi “Türkiye bir kültür ve uygarlık ülkesidir” olmalıdır. Bu kültürün her kuşak tarafından paylaşılması gerekir. Bu maddeyi, sadece koymuş olmak için değil; büyük bir uygarlık tarihinin yazıldığı bu ülkeyi baş tacı ettiği için, geleceği için koyacağız. Büyük bir uygarlığın sahibi olan bizlerin, dünya ulusları karşısında farklılığımızın altını çizmesi için koyacağız.

Sayın Cumhurbaşkanımızın gittiği ülkelerdeki devlet büyüklerinin, yöneticilerin ellerini sıktığında, biraz “acıtmasını” istiyorum; çünkü biz, tarihi değerlerin kaynağı, aklın ve düşüncenin üretildiği bir uygarlık ülkesinden geliyoruz. Cumhurbaşkanı olarak nezaketle sıktığınız el acıdığı zaman, “Bu kişi, uygarlık topraklarına bağlı bir ülkenin Cumhurbaşkanıdır” hissinin uyandırılmasını isterim; çünkü biz hiçbir şeye “boşuna sahip” olmadık. 

Bu topraklarda bu kadar direnmemizin bir bedeli var; bizi bu topraklarda tutacak büyüklüklerimiz, değerlerimiz var. Bu topraklarda yaşayan insanları bizden koparmak isteyenler olduğunu düşünenler var. Bilsinler ki, kültüre dayanan bu coğrafyada asla “akıl dışı bir gelecek” olamaz.
 
Büyük Millet Meclisi’nden bir ricam var: Bütün parlamenterlerin, bu toprakların altındaki ve üstündeki varlıkların diri kalması, bilimsel verilere göre onarılması, yaşatılması için el ele vermesini, sıradan bir “ihale yasasını” aşan, açık ve net, varlıkları yarınlara taşıyan, inceliklerle dolu, kurulu düzenin dışında, varlıkların altını doğru çizen, yanlışı asla gündeme getirmeyen bir yasayı, bütün üyelerin imzasıyla hızla çıkarmalarını istiyorum. Bu topraklarda birleşmeyeceksek, bu topraklarda doğru yaşamayacaksak, yasasını doğru koymayacaksak, iktidar ve muhalefet bu noktada ortak hareket etmeyecekse yarınlar sıkıntılı olacaktır.

Ayrıca çok sevdiğim dostum Kültür Bakanı çok küçük bir bütçeyle, yüzde birin altında bir bütçeyle çalışmaktadır. Parlamenterlerimiz önümüzdeki yıl Kültür Bakanlığı’nın bütçesini Meclis’te inandırıcı bir noktaya taşıyamayacak olurlarsa, kamu, yerel, özel, sivil birlikteliğiyle bizler emeklerimizle Bakanlığın hak ettiği bütçeyi sağlayacağız.

Ödüller çok önemlidir. Ödüller hak edenindir. Yani bu toprakları var edenlerin, var ettikleri için ödül alma hakkı vardır. Bu nedenle Bakanlığımızın ödülünü bir onur öğesi olarak görüyorum. Bu ülkenin topraklarının “sahibi” olarak, bu ödülün ayrı bir anlamı olduğuna inanıyorum.

Burada gördüğünüz insanlar, temsil ettikleri kenti “diri tutmak” için atanmış ve seçilmiş yerel yöneticilerdir. Onların bir bölümü, Tarihi Kentler Birliği çatısı altında, zeki ve Kayseri’li olduğu için de çalışkan Mehmet Özhaseki’nin etrafında, bu ülkeyi yeniden farklı bir yere taşımak için buradadırlar.

Sivil toplum örgütlerinin sorunları çoktur. Büyük ülkelerin sorunları büyük olur. O yüzden başımız çok ağrıyor; ama biz baş ağrısına çoktan alıştık, çünkü ilacı kendimiz üretiyoruz. Yani “uygarlığı ve kültürü” üretiyoruz. O açıdan, sivil toplum örgütlerinin, kurduğumuz bütün kurumlarla birlikte olması, eleştiriye açık olması, yeni bir demokrasi ortamının hazırlanmasını da sağlamaktadır. 

Son olarak şunları söylemek istiyorum: Bu ülke, ciddi bir ülkedir. Bu ülke, zaman zaman geçirdiği sıkıntılara karşın, üzerinde farklı egemenlikler kurulacağını zannedenlere gerektiğinde cevap verecek, aydın, pırıl pırıl, birikimli kadrolara sahiptir. Bugünkü başarımızın devamı için ve bu dönüşüm hareketinin farklı bir yere taşınması için tek yol, birikimli, bilinçli, özverili kadrolarla birlikte olmaktır.

Sevgili Parlamento üyelerine şunu açıkça söylüyorum:  Bu ülkenin temel kaynağı olan bizler arkanızdayız. Para bir “kaynak” değil bir araçtır; en büyük bütçe, akıl, bilinç, bilim ve geleceğe özveriyle bakan insanlardır. Burada bulunanlar, o bütçeyi kendi donanımlarınızla yaratan kaynaklarsınız.

Sayın Cumhurbaşkanım; bir ödül töreni deyip geçmeyelim. Bu törenlerde insanlar geçmişi anımsamalıdır; günü ortaya koymalıdır ve “gelecek umutlarını” büyütmelidir. Sevgili Bakanımın göreve gelir gelmez Anadolu’yu kavrarcasına dolaşması, bana mutluluk vermiştir. Topraklarını öğrenmeden masasına oturan bakanların, önlerine konulanlarla yetindiklerinde sıkışıp kaldıklarını çok gördük. Ama topaklarına duyduğu bağlılıkla, herkesin elini sıkabilen, yüzüne bakabilen, sorusuna cevap arayan bir çalışma sisteminin, yani masadan kalkıp alana gitmenin, bu ülkeye büyük katkılar sağlayacağına ve en büyük gücün bu olduğuna inanıyorum.

Güzel bir söz vardır, gölge oyununda… “Her ne kusur ettikse af ola…” Oyun bu sözlerle son bulur. Ben de konuşmamı benzer sözlerle bitirmek istiyorum: Bu kimlikli ülke için ne kusur ettikse af ola…Ülke için “kısa” bu toplantı için “uzun” konuşmamı burada bitiriyorum.

Bu ülke onurlu olacak, diri olacak. Bu ödülle, bağlı bulunduğum Tarihi Kentler Birliği, sivil toplum örgütleri ve yirmi dört senemi verdiğim halde istediğim noktaya getiremediğim Büyük Millet Meclisi’nin Bilim ve Değerlendirme Kurulu Başkanı olarak, Kültür Bakanını, aydınlık kadrolarını bu konunun “öncüsü” olarak görüyor, arkasında duracağımızı söylüyorum. Saygılar sunuyorum…