Ağaçlar | ÇEKÜL | Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma

Ağaçlar

Ardıç

Ardıç, servigiller (Cupressaceae) familyasından Juniperus cinsine ait iğne yapraklı ağaç ve çalı formundaki taksonların ortak adıdır. Ardıç ağacı; ancak ardıç kuşunun - ardıç tohumunu yemesi ve tohumun kuşun midesindeki enzimlerle birleşmesi sonucunda, dışkısının düştüğü yerde çıkabilen  bir mucize ağaçtır.

Ardıç ağacının kutsallığı Anadolu’da Sivas, Elazığ, Siirt, Tunceli, Adıyaman, Erzurum gibi illerde çok daha değerlidir. Bozkırın ortasında bir yeşil alan görürseniz bilin ki ardıç ormanıdır. Ardıca verilen değer Anadolu’ya verilen değerle eşdeğerdir.

Anadolu uygarlıklarında ardıç ağaçları, çürümeye,  kurtlanmaya, suya dayanıklılığı, yüksek enerjiye ve ses iletimine sahip olmaları nedeniyle, konut, kuyu, sarnıç, ambar inşasında, bahçe çitlerinde, müzik aleti yapımında, demir atölyelerinde, ısınmada ve keçilerin beslenmesinde kullanılmıştır. Ayrıca, ardıç tohumları pek çok hastalığın tedavisinde bitkisel ilaç olarak ve yemeklere koku ve tat vermek amacıyla kullanılır. Kullanım alanının genişliği, ardıç ormanlarının hızla azalmasına neden olmuştur. Bu nedenle ardıçların tohumdan yığınsal üretiminin gerçekleştirilmesi için son yıllardaki araştırmalar artmıştır.

Huş

Huş, huşgiller (Betulaceae) familyasının Betula cinsinden ağaç veya ağaççıklara verilen addır. Anadolu’nun bizlere sunduğu doğal zenginliklerden biri de huş ağacıdır. Huş ağacı kuzey ve ılıman kuzey bölgelerinde yetişir. Örümcek ağı gibi ince dalları ve beyaz kabuğuyla huş ağacı özellikle kışın güzel bir görüntü verir. Tüm Avrupa, Kafkasya, Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Kuzeybatı İran ve Sibirya, salkım huşun doğal yayılış alanıdır. Türkiye'de Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu'da, Nemrut Dağı krateri içerisinde, Tunceli, Ovacık, Munzur Vadisi, Artvin, Ardanuç, Erzincan, Erzurum, Muş, Gümüşhane ve Kars dolaylarında 1.800-3.000 metre yükseltilerde yetişir. Anadolulu şairimiz Cahit Koytak’ın “Huş Ağacı Hakkında Bilgi Topluyorum” isimli bir şiiri bulunur.

Huş ağacının kabuğundan, yapraklarından, tomurcuklarından ve püsküllerinden infüzyon ve dekoksiyon yolu ile faydalanılır. En önemli özelliği, bedendeki sıvı birikimlerini (ödemleri) böbrekleri yormadan veya tahriş etmeden çözebilmesidir. Geleneksel olarak vücut sıvı dengesini korumak, ağrı ve acıları gidermek amacıyla kullanılır. Yapraklarından yapılan çay da, gut hastalığına iyi gelir.

Meşe

Meşe kayıngiller (Fagaceae) familyasının Quercus cinsinden 400 kadar türü arasında yaz kış yapraklarını dökmeyenleri de bulunan, kerestesi dayanıklı orman ağaçlarının ortak adıdır. Meşelerin gövdeleri düzgün, kabukları önceleri düzgün, sonra kalın ve yırtılmış durumda olup, esmer renktedir. Kökleri yanlara ve derinlere yayılır. Yaprakları da formları gibi loplu, dişli ya da düz kenarlı olarak değişkenlik gösterebilir. Palamut adı verilen silindirik meyveleri bir kadeh içinde yer alır. Bazı türlerinin palamudu büyük ve tırnaklı olur. Ortalama ömürleri 500 yıl olan meşe ağaçları 50 yaşına gelmeden palamut vermezler.

Türkiye’de meşenin 18 türü doğal olarak kendiliğinden yetişiyor ve bazı türleri büyük ormanlar oluşturuyor. Topraklarımızda yetişen meşe ağacının çeşitleri, türleri, alt türleri ve varyeteleriyle birlikte 35’e kadar çıkıyor. Bu nedenle ülkemiz dünyanın meşe merkezlerinden biri sayılıyor.

Meşe ağacı, boya, mobilya, ev ve süs eşyaları, şarap fıçısı yapımda, dayanıklı olduğu için doğramalarda, gemi, köprü ve iskele yapımda sıklıkla kullanılır. Yakacak odun olarak da değerlendirilir. Kabuklarından yapılan çayın bağırsak ve mide rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenir. Meşenin meyvesi palamut da boya sanayisinde kullanılır. Meyvenin içinde pelit adı verilen, dokusu kestaneye benzeyen tohumu vardır. Sert ve acı olan pelitler ise genellikle hayvan besini olarak değerlendirilir.