Selde Yaşanan Kayıpların Ardından | ÇEKÜL

Selde Yaşanan Kayıpların Ardından

16.03.2023

Şanlıurfa, Adıyaman ve Diyarbakır’ı etkileyen sel felaketinin ardından can kayıpları artıyor. Bölgede bir buçuk ay önce yaşanan depremin yarattığı yıkım henüz onarılamamışken, kısa süre sonra yaşanan sel, afet hazırlığını aciliyetle gündeme getiriyor. Çarpık kentleşme ve iklim krizinin birbirini çift yönlü etkilemesi; ormansızlaşma, kuraklık, tarım alanlarının yerleşmeye açılması gibi etkenlerle büyüyor.

Akarsular havza boyutunda korunmalıdır. Bu alanların imara açılması ve gerekli önlemlerin alınmaması, aşırı yağışların felakete dönüşme sebebidir. Söz konusu alanlardaki denetimsiz yapılaşma ve düşük kaliteli yapı stoğu da afet durumunda can ve mal kaybının artmasının en önemli nedenidir.

ÇEKÜL, Tarihi Kentler Birliği ve Urban.Koop işbirliğiyle hazırlanan İklim Krizinde Dayanıklılık İçin Kaynak Olarak “Miras” raporunda Türkiye’de kuraklığa, sellere ve kendiliğinden çıkan yangınlara neden olan iklimsel etkilerin, sektörlere ve bölgelere özel görece şiddeti değerlendirilmiştir:

• Sel kaynaklı göç veya yer değiştirme

• Kamu su temini ve kanalizasyon sistemlerinin bozulması

• Sel önleme amaçlı kıyı yapıların inşa edilmesinde artış ve kıyı dokusunun bozulması

• Özellikle su kaynaklı hastalıklar

• Sel ve fırtına kaynaklı tarihi yapı kaybı ve tarihi yapıların zarar görmesi

• Tarım ürünlerinin olumsuz etkilenmesi

 

Yerleşmelerin ekonomik, mekânsal ve toplumsal risklere karşı dayanıklılığı için öncelikle, sistemlerin nasıl kurgulanması gerektiği tartışılmalı. Kamusal sistemlerin tasarımında eşitlik, erişilebilirlik, etkileşim gibi ilkelere dikkat edilmeli.

Geleneksel yaşam kültürü, yaşam alanlarımızda bize yol gösteren yaşamsal deneyimleri barındırır. Afetlerde geleneksel yerleşimlerin minimum zarar aldığını görüyoruz.

Afetlerin felakete dönüşmesinin tek suçlusu küresel iklim değişikliği değildir. Var olan plansızlığı, çarpık kentleşmeyi, doğayla uyumlu olmayan ve bilimsellikten uzak yaklaşımların sonuçlarını açıklamaz.

Sivil toplumun birleştirici gücüne ve dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan böylesi bir kriz zamanında mümkün olan en hızlı şekilde yaşam alanlarımıza sahip çıkmalıyız.

ÇEKÜL Vakfı olarak, geleneksel yaşam belleğinin öğretilerine öncelik veren, tüm canlılar için güvenli bir yaşam ortamı sağlayan ve aynı zamanda bilimsel verileri gözeten koruma ve kültür öncelikli çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.